-
ای به یک برگی ز باغی مانده ** همچو کرمی برگش از رز رانده
- Ey bir yaprak uğruna bağdan olan., sen, bir yaprağa kapılıp kalan ve bu yüzden üzümden mahrum olan kurda benziyorsun.
-
چون کرم این کرم را بیدار کرد ** اژدهای جهل را این کرم خورد
- Fakat Allah’ın lütfu ve keremi, bu kurdu uyandırınca bilgisizlik ejderhası seni yer, siler süpürür!
-
کرم کرمی شد پر از میوه و درخت ** این چنین تبدیل گردد نیکبخت
- Kurt, meyvalarla, ağaçlarla dolu bir bağ kesilir. İşte bahtı, talihi iyi olanlar, böyle bir değişikliğe nail olurlar!
-
تفسیر کنت کنزا مخفیا فاحببت ان اعرف
- Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi diledim hadisi kutsinin tefsiri
-
خانه بر کن کز عقیق این یمن ** صد هزاران خانه شاید ساختن 2540
- Evi yık, bu Yemen akilciyle yüz binlerce ev yapılır!
-
گنج زیر خانه است و چاره نیست ** از خرابی خانه مندیش و مهایست
- Hazine, ev altındadır, ev yıkılmadıkça ele geçmesine çare yok., evi yıkmaktan ürkme, durma!
-
که هزاران خانه از یک نقد گنج ** توان عمارت کرد بیتکلیف و رنج
- Çünkü bu hazinenin ele geçecek bir parasıyla zahmetsiz, meşakkatsiz binlerce ev yapılabilir.
-
عاقبت این خانه خود ویران شود ** گنج از زیرش یقین عریان شود
- Nihayet bu ev zaten viran olacak, altındaki hazine de apaçık meydana çıkacak!
-
لیک آن تو نباشد زانک روح ** مزد ویران کردنستش آن فتوح
- Fakat o vakit hazine senin olmaz, çünkü o ele geçen ganimet, ruhun evi yıkma ücretidir.
-
چون نکرد آن کار مزدش هست لا ** لییس للانسان الا ما سعی 2545
- insan, ancak çalıştığını kazanır. o işten hiçbir ücrete sahip olamayınca,
-
دست خایی بعد از آن تو کای دریغ ** این چنین ماهی بد اندر زیر میغ
- Artık, eyvanlar olsun., böyle bir ay bulut altındaymış da görmedim!
-
من نکردم آنچ گفتند از بهی ** گنج رفت و خانه و دستم تهی
- İyilik edip bana söylenen sözleri tutmadım, attık hazine gitti, elim bomboş diye elini ısırır, hayıflanır durursun!
-
خانهی اجرت گرفتی و کری ** نیست ملک تو به بیعی یا شری
- Meselâ; sen ücretle bir ev kiralarsın, fakat o evi satın alsan bile senin mülkün değildir ki!
-
این کری را مدت او تا اجل ** تا درین مدت کنی در وی عمل
- Bu evde iş işleyesin diye kira müddeti, eceline kadardır.
-
پارهدوزی میکنی اندر دکان ** زیر این دکان تو مدفون دو کان 2550
- Dükkânda eskicilik, yamacılık edersin, fakat bu dükkânının altında iki maden gömülüdür!
-
هست این دکان کرایی زود باش ** تیشه بستان و تکش را میتراش
- Bu dükkân kiralıktır. Çabuk ol, kazmayı al da dibini kaz!
-
تا که تیشه ناگهان بر کان نهی ** از دکان و پارهدوزی وا رهی
- Birdenbire kazma madene rastlasın da dükkândan da kurtul, yamacılıktan da!
-
پارهدوزی چیست خورد آب و نان ** میزنی این پاره بر دلق گران
- Yamacılık dediğin nedir? Su içmek, yemek yemek, bu yamalarla köhne hırkanı yamar durursun!
-
هر زمان میدرد این دلق تنت ** پاره بر وی میزنی زین خوردنت
- Bu beden hırkası daima yırtılır. Sen de bu yemekle, içmekle onu yamarsın!
-
ای ز نسل پادشاه کامیار ** با خود آ زین پارهدوزی ننگ دار 2555
- Ey talihi yaver padişah soyundan gelen, kendine gel de yamacılıktan utan!
-
پارهای بر کن ازین قعر دکان ** تا برآرد سر به پیش تو دو کان
- Bu dükkânın dibini bir parçacık kaz da o iki maden, başını yüceltsin!
-
پیش از آن کین مهلت خانهی کری ** آخر آید تو نخورده زو بری
- Bu kiralık evin kira müddeti bitmeden kendine gel. Yoksa bu müddet biter, sen de ondan bir fayda elde edemezsin!
-
پس ترا بیرون کند صاحب دکان ** وین دکان را بر کند از روی کان
- Sonra dükkân sahibi, seni dükkândan çıkarır; bu dükkânı da hazineyi elde etmek için yıkar.
-
تو ز حسرت گاه بر سر میزنی ** گاه ریش خام خود بر میکنی
- Sen gâh hasretle başına vurursun; gâh ham sakalını yolar durursun!
-
کای دریغا آن من بود این دکان ** کور بودم بر نخوردم زین مکان 2560
- Yazıklar olsun; bu dükkân benimdi. Kör müydüm ki buradan bir fayda elde etmedim!
-
ای دریغا بود ما را برد باد ** تا ابد یا حسرتا شد للعباد
- Yazıklar olsun, bu bizimdi yel götürdü! Biz kullara da ebediyen hasretlere düşüp eyvahlar olsun demek kaldı dersin!
-
غره شدن آدمی به ذکاوت و تصویرات طبع خویشتن و طلب ناکردن علم غیب کی علم انبیاست
- İnsanın, yaradılışında olan zekâ ve düşüncelerine aldanarak peygamberlerin bilgisi olan gayb bilgisini istememesi