-
چونک شاهی دست یابد بر شهی ** بکشدش یا باز دارد در چهی
- Bir padişah, başka bir padişahı tuttu mu ya öldürür, ya bir zindana hapseder!
-
ور بیابد خستهی افتاده را ** مرهمش سازد شه و بدهد عطا
- Fakat bir düşkün dertliyi görse derdine merhem bulur, ona ihsanlarda bulunur!
-
گر نه زهرست آن تکبر پس چرا ** کشت شه را بیگناه و بیخطا
- O ululanma zehir değilse neden padişah, onu suçsuz, hatasız öldürüyor?
-
وین دگر را بی ز خدمت چون نواخت ** زین دو جنبش زهر را شاید شناخت
- Öbürüne de, kendisine bir kullukta bulunmadığı halde neden iltifat ediyor? Bu iki harekete bakıp zehiri anlamak mümkündür!
-
راهزن هرگز گدایی را نزد ** گرگ گرگ مرده را هرگز گزد 2755
- Yol kesen, asla bir yoksulu dövüp vurmaz. Kurt ölü kurdu katiyen ısırmaz!
-
خضر کشتی را برای آن شکست ** تا تواند کشتی از فجار رست
- Hızır, gemiyi kötü kişilerin ellerinden kurtarabilmek için deldi, kırdı.
-
چون شکسته میرهد اشکسته شو ** امن در فقرست اندر فقر رو
- Mademki kırık gemi kurtuluyor, sen de kırıl! Emniyet, yoksulluktadır, yürü, yoksul ol!
-
آن کهی کو داشت از کان نقد چند ** گشت پاره پاره از زخم کلند
- Madeni olan ve madende birkaç parası bulunan dağ, külünk, kazma yaralarıyla paramparça oldu.
-
تیغ بهر اوست کو را گردنیست ** سایه که افکندست بر وی زخم نیست
- Kılıç, boynu olanın boynunu keser, gölge, yerlere döşenmiştir; o hiç yaralanmaz!
-
مهتری نفطست و آتش ای غوی ** ای برادر چون بر آذر میروی 2760
- Ululuk, fazla ateştir a azgın... Kardeş, kendini ateşe nasıl atıyorsun ki?
-
هر چه او هموار باشد با زمین ** تیرها را کی هدف گردد ببین
- Yerle bir olan, bak hele, oklara hedef olur mu hiç?
-
سر بر آرد از زمین آنگاه او ** چون هدفها زخم یابد بی رفو
- Fakat yerden başkaldırdı mı o zaman hedefler gibi çaresiz yaralanır!
-
نردبان خالق این ما و منیست ** عاقبت زین نردبان افتادنیست
- Bu bizlik, benlik, halkın merdivenidir, halk, nihayet bu merdivenden düşer!
-
هر که بالاتر رود ابلهترست ** که استخوان او بتر خواهد شکست
- Kim merdivenin daha üstüne çıkarsa daha aptaldır. Çünkü düşünce onun kemikleri daha beter kırılır!
-
این فروعست و اصولش آن بود ** که ترفع شرکت یزدان بود 2765
- Bunlar fer'i lerdir. Asıllarıyla şudur: Yücelik, Allah' ya şirk koşmadır!
-
چون نمردی و نگشتی زنده زو ** یاغیی باشی به شرکت ملکجو
- Ölmedin de onunla ditilmedin mi ona ortak olmaya, ülke ve devlet kazanmaya savaşan bir düşmansın!
-
چون بدو زنده شدی آن خود ویست ** وحدت محضست آن شرکت کیست
- Fakat onunla dirildin mi, zaten dirilen odur... Bu, tam birliktir; nerde şerik oluş?
-
شرح این در آینهی اعمال جو ** که نیابی فهم آن از گفت و گو
- Fakat bunu işlerinin aynasında gör. Çünkü bunu sözle, dedikoduyla anlayamazsın!
-
گر بگویم آنچ دارم در درون ** بس جگرها گردد اندر حال خون
- İçimdekini söylersem çok ciğerleri kan kesiliverir!
-
بس کنم خود زیرکان را این بس است ** بانگ دو کردم اگر در ده کس است 2770
- Artık bu kadarını kâfi göreyim, zaten anlayanlara bu, yeter... Köyde kimse varsa iki kere seslendim işte!
-
حاصل آن هامان بدان گفتار بد ** این چنین راهی بر آن فرعون زد
- Hâsılı Haman, o kötü sözlerle böyle bir yolu Firavun' a kesti!
-
لقمهی دولت رسیده تا دهان ** او گلوی او بریده ناگهان
- Devlet lokması da ağzına kadar gelmişti. Haman, Firavun'un boğazını kesiverdi!
-
خرمن فرعون را داد او به باد ** هیچ شه را این چنین صاحب مباد
- Firavun'un harmanını o, yele verdi. Hiçbir padişahın böyle veziri olmasın!
-
نومید شدن موسی علیهالسلام از ایمام فرعون به تاثیر کردن سخن هامان در دل فرعون
- Musa aleyhisselâm'ın Haman'ın sözlerinin tesiriyle Firavun'un imana gelmesinden ümidini kesmesi
-
گفت موسی لطف بنمودیم وجود ** خود خداوندیت را روزی نبود
- Musa dedi ki: Ben sana lütuflar gösterdim, cömertliklerde bulundum, fakat ne yapayım? Allah, sana kısmet etmemiş!
-
آن خداوندی که نبود راستین ** مر ورا نه دست دان نه آستین 2775
- Hakikî olmayan padişahlığı ne el bil, ne yen!