جز عمادالملک نامی در خواص ** در شفاعت مصطفیوارانه خاص
Yalnız padişah yakınlarından İmadülmülk adlı birisi, Mustafa’casına şefaate kalkıştı;
بر جهید و زود در سجده فتاد ** در زمان شه تیغ قهر از کف نهاد
Yerinden sıçrayıp hemen secdeye kapandı... padişah da derhal kılıcını elinden bıraktı..
گفت اگر دیوست من بخشیدمش ** ور بلیسی کرد من پوشیدمش
Dedi ki: “İfrit bile olsa bağışladım... Şeytan bile olsa suçunu örttüm.
چونک آمد پای تو اندر میان ** راضیم گر کرد مجرم صد زیان
Ayağını ortaya attın mı atmadın mı? Yüzlerce ziyanda bulunmuş olsa razıyım.
صد هزاران خشم را توانم شکست ** که ترا آن فضل و آن مقدار هست2940
Yüz binlerce kızgınlıktan geçebilirim... senin benim yanımda o derece bir değerin vardır.
لابهات را هیچ نتوانم شکست ** زآنک لابهی تو یقین لابهی منست
Senin yalvarmana aldırış etmezlikten gelemem... senin yalvarman benim yalvarmam demektir.
گر زمین و آسمان بر هم زدی ** ز انتقام این مرد بیرون نامدی
Yerle gök birbirine karışsaydı bu adamı yine affetmezdim.
ور شدی ذره به ذره لابهگر ** او نبردی این زمان از تیغ سر
Vücudunun her zerresi, ayrı, ayrı yalvarsaydı yine başını kılıçtan kurtaramazdı.
بر تو میننهیم منت ای کریم ** لیک شرح عزت تست ای ندیم
Fakat bağışladım diye seni minnetli bir hale getirmiyorum ha... yalnız benim yanımdaki değerinin anlatıyorum ey benim yanımdaki değerini anlatıyorum ey benim nedimim!
این نکردی تو که من کردم یقین ** ایی صفاتت در صفات ما دفین2945
Bunu sen yapmadın, ben yaptım... ey sıfatları, bizim sıfatlarımızda görülmüş, ey varlığını bize vermiş olan nedim!
تو درین مستعملی نی عاملی ** زانک محمول منی نی حاملی
Bu işi sen dileyerek yapmadın, içinden öyle geldi... seni bu işe sevk eden biziz... Çünkü ben, sana kendimi vermiş değilim, sen varlığını bana vermişsin!
ما رمیت اذ رمیت گشتهای ** خویشتن در موج چون کف هشتهای
“Sen atmadın o taşları... hakikatte Tanrı attı” ayetine mazhar olmuşsun... kendini köpük gibi dalgaya salıvermiş, bırakmışsın!
لا شدی پهلوی الا خانهگیر ** این عجب که هم اسیری هم امیر
Mademki lâ oldun, illânın yanında ev kur... şaşılacak şey şu: Hem esirsin hem bey!
آنچ دادی تو ندای شاه داد ** اوست بس الله اعلم بالرشاد
Ne verdiysen padişah verdi, sen vermedin... doğruyu Tanrı daha iyi bilir ya, ortada var olan ancak odur.
وآن ندیم رسته از زخم و بلا ** زین شفیع آزرد و برگشت از ولا2950
O nedim zahmetten belâdan kurtuldu, fakat bu şefaatçiye öyle bir incindi ki selâm bile vermez oldu.
دوستی ببرید زان مخلص تمام ** رو به حایط کرد تا نارد سلام
O ihlâs sahibi kişiden dostluğu kesti... yolda rastlasa yüzünü duvara döner, selâm vermezdi!
زین شفیع خویشتن بیگانه شد ** زین تعجب خلق در افسانه شد
Kendisini kurtaran arkadaşına âdeta yabancı olmuştu... halk şaşırdı, bu iş, ağızlara yayıldı, hikaye gibi söylenmeye başlandı.
که نه مجنونست یاری چون برید ** از کسی که جان او را وا خرید
Herkes, deli değilse neden canını satın alan arkadaşı ile dostluktan vazgeçti.
وا خریدش آن دم از گردن زدن ** خاک نعل پاش بایستی شدن
O, onun başını kurtardı, canını satın aldı... ayağının bastığı yer toprak kesilmeliydi.
بازگونه رفت و بیزاری گرفت ** با چنین دلدار کینداری گرفت2955
Halbuki bu tersine hareket etti, ondan vazgeçti, böyle bir dosta kin gütmeye başladı diyordu.
پس ملامت کرد او را مصلحی ** کیین جفا چون میکنی با ناصحی
Aralarını bulmak isteyen birisi onu kınadı da dedi ki: Böyle bir öğütçü dosta neden bu cefada bulunuyorsun?
جان تو بخرید آن دلدار خاص ** آن دم از گردن زدن کردت خلاص
Padişahın o has dostu, senin canını satın aldı, boynun vurulmadı, kurtuldun, fakat seni o kurtardı!
گر بدی کردی نبایستی رمید ** خاصه نیکی کرد آن یار حمید
Kötülük bile yapsaydı kaçmaman gerekti... halbuki o temiz ve iyi dost, sana iyilikte bulundu!
گفت بهر شاه مبذولست جان ** او چرا آید شفیع اندر میان
Nedim dedi ki: Ben, canımı padişaha feda edecektim... o, neden araya girdi de şefaatte bulundu?
لی معالله وقت بود آن دم مرا ** لا یسع فیه نبی مجتبی2960
O anda ben Tanrıyla öyle bir haldeydim ki aramıza seçilmiş bir peygamber bile giremezdi!