تو درین مستعملی نی عاملی ** زانک محمول منی نی حاملی
Bu işi sen dileyerek yapmadın, içinden öyle geldi... seni bu işe sevk eden biziz... Çünkü ben, sana kendimi vermiş değilim, sen varlığını bana vermişsin!
ما رمیت اذ رمیت گشتهای ** خویشتن در موج چون کف هشتهای
“Sen atmadın o taşları... hakikatte Tanrı attı” ayetine mazhar olmuşsun... kendini köpük gibi dalgaya salıvermiş, bırakmışsın!
لا شدی پهلوی الا خانهگیر ** این عجب که هم اسیری هم امیر
Mademki lâ oldun, illânın yanında ev kur... şaşılacak şey şu: Hem esirsin hem bey!
آنچ دادی تو ندای شاه داد ** اوست بس الله اعلم بالرشاد
Ne verdiysen padişah verdi, sen vermedin... doğruyu Tanrı daha iyi bilir ya, ortada var olan ancak odur.
وآن ندیم رسته از زخم و بلا ** زین شفیع آزرد و برگشت از ولا2950
O nedim zahmetten belâdan kurtuldu, fakat bu şefaatçiye öyle bir incindi ki selâm bile vermez oldu.
دوستی ببرید زان مخلص تمام ** رو به حایط کرد تا نارد سلام
O ihlâs sahibi kişiden dostluğu kesti... yolda rastlasa yüzünü duvara döner, selâm vermezdi!
زین شفیع خویشتن بیگانه شد ** زین تعجب خلق در افسانه شد
Kendisini kurtaran arkadaşına âdeta yabancı olmuştu... halk şaşırdı, bu iş, ağızlara yayıldı, hikaye gibi söylenmeye başlandı.
که نه مجنونست یاری چون برید ** از کسی که جان او را وا خرید
Herkes, deli değilse neden canını satın alan arkadaşı ile dostluktan vazgeçti.
وا خریدش آن دم از گردن زدن ** خاک نعل پاش بایستی شدن
O, onun başını kurtardı, canını satın aldı... ayağının bastığı yer toprak kesilmeliydi.
بازگونه رفت و بیزاری گرفت ** با چنین دلدار کینداری گرفت2955
Halbuki bu tersine hareket etti, ondan vazgeçti, böyle bir dosta kin gütmeye başladı diyordu.
پس ملامت کرد او را مصلحی ** کیین جفا چون میکنی با ناصحی
Aralarını bulmak isteyen birisi onu kınadı da dedi ki: Böyle bir öğütçü dosta neden bu cefada bulunuyorsun?
جان تو بخرید آن دلدار خاص ** آن دم از گردن زدن کردت خلاص
Padişahın o has dostu, senin canını satın aldı, boynun vurulmadı, kurtuldun, fakat seni o kurtardı!
گر بدی کردی نبایستی رمید ** خاصه نیکی کرد آن یار حمید
Kötülük bile yapsaydı kaçmaman gerekti... halbuki o temiz ve iyi dost, sana iyilikte bulundu!
گفت بهر شاه مبذولست جان ** او چرا آید شفیع اندر میان
Nedim dedi ki: Ben, canımı padişaha feda edecektim... o, neden araya girdi de şefaatte bulundu?
لی معالله وقت بود آن دم مرا ** لا یسع فیه نبی مجتبی2960
O anda ben Tanrıyla öyle bir haldeydim ki aramıza seçilmiş bir peygamber bile giremezdi!
من نخواهم رحمتی جز زخم شاه ** من نخواهم غیر آن شه را پناه
Padişahın kahrından başka bir rahmet istemem, ondan başka kimseye sığınamam.
غیر شه را بهر آن لا کردهام ** که به سوی شه تولا کردهام
Ben, padişaha yüz tutmuş, onu sevmiş, ondan başkasını yok bilmişim!
گر ببرد او به قهر خود سرم ** شاه بخشد شصت جان دیگرم
Kahrı ile başımı kesse bile bana altmış tane can bağışlar!
کار من سربازی و بیخویشی است ** کار شاهنشاه من سربخشی است
Benim işim başımla oynamak, arlıktan geçmektir... padişahımın işi de baş bağışlamaktır.
فخر آن سر که کف شاهش برد ** ننگ آن سر کو به غیری سر برد2965
Padişahın eliyle kesilen başa ne mutlu... yazıklar olsun ondan başkasına eğilen başa !
شب که شاه از قهر در قیرش کشید ** ننگ دارد از هزاران روز عید
Padişah kahreder de geceyi zift gibi karanlık bir hale sokarsa gece, öyle bir yüce dereceye erer ki binlerce bayram günü olmadan bile arlanır!
خود طواف آنک او شهبین بود ** فوق قهر و لطف و کفر و دین بود
Padişahı gören kimsenin padişahın etrafında dönmesi kahrın da üstündedir, lûtfun da; küfürden de üstündür, dinden de!
زان نیامد یک عبارت در جهان ** که نهانست و نهانست و نهان
Buna ait âlemde bir söz yoktur... gizlidir, gizlidir gizli!
زانک این اسما و الفاظ حمید ** از گلابهی آدمی آمد پدید
Çünkü bu güzel ve temiz adlarla sözler, Âdem kirmanından zuhur etti.
علم الاسما بد آدم را امام ** لیک نه اندر لباس عین و لام2970
“Allemel’esma” Âdem’e imamdı, fakat ayın lâm elbisesi ile değil!