English    Türkçe    فارسی   

4
3245-3269

  • کشت و باغ و رز سیه استاده است ** در زمین نم نیست نه بالا نه پست 3245
  • Bağlar üzümler simsiyah oldu... ne yerde bir nem var, ne yukarıda ne aşağıda.
  • خل می‌میرند زین قحط و عذاب ** ده ده و صد صد چو ماهی دور از آب
  • Halk, bu kıtlıktan, bu azaptan sudan çıkmış balık gibi onar onar, yüzer yüzer ölmede...
  • بر مسلمانان نمی‌آری تو رحم ** مومنان خویشند و یک تن شحم و لحم
  • Müslümanlara acımıyor musun? Müminler kardeştir... yağları da birdir etleri de... hepsi bir vücuttur.
  • رنج یک جزوی ز تن رنج همه‌ست ** گر دم صلحست یا خود ملحمه‌ست
  • Bedende bir uzuv ağrıyıp incinse bütün beden ağrır, incinir... ister sulh çağında olsun, ister savaş; bu, budur.”
  • گفت در چشم شما قحطست این ** پیش چشمم چون بهشتست این زمین
  • Zâhit dedi ki: Bu, sizin gözünüze kıtlık görünüyor... fakat bence yeryüzü cennet gibi, ben böyle görüyorum.
  • من همی‌بینم بهر دشت و مکان ** خوشه‌ها انبه رسیده تا میان 3250
  • Ben her ovada, her yerde ta bele kadar boyu atmış gürbüz başaklar görmekteyim.
  • خوشه‌ها در موج از باد صبا ** پر بیابان سبزتر از گندنا
  • Başaklar seher yeli ile dalgalanmada... ova pırasayla dopdolu!
  • ز آزمون من دست بر وی می‌زنم ** دست و چشم خویش را چون بر کنم
  • Acaba doğru mu diye sınıyor, elimi uzatıyor, onları yokluyor, tutuyorum... artık ben, nasıl elimi keser gözümü çıkartırım?
  • یار فرعون تنید ای قوم دون ** زان نماید مر شما را نیل خون
  • A aşağılık kavim, siz, ten Firavununun dostusunuz... onun için Nil size kan görünmede.
  • یار موسی خرد گردید زود ** تا نماند خون بینید آب رود
  • Hemencecik akıl Musa’sına dost olasınız kan görmez, ırmak suyunu görürsünüz.
  • با پدر از تو جفایی می‌رود ** آن پدر در چشم تو سگ می‌شود 3255
  • Babanla aranda bir şey geçti mi babanı köpek gibi görürsün, gözüne böyle görünür!
  • آن پدر سگ نیست تاثیر جفاست ** که چنان حرمت نظر را سگ نماست
  • Baban köpek değildir senin; o cefanın tesiri ile öyledir; öyle bir merhametli adam bile sana köpek görünür!
  • گرگ می‌دیدند یوسف را به چشم ** چونک اخوان را حسودی بود و خشم
  • Kardeşleri Yusuf’a haset ediyorlar kızıyorlardı... bu yüzden onu kurt şeklinde gördüler.
  • با پدر چون صلح کردی خشم رفت ** آن سگی شد گشت بابا یار تفت
  • Fakat babanla barıştın da kızgınlığın gitti mi köpek ortadan kalkar, baban, sana ateşli bir dost olur.
  • بیان آنک مجموع عالم صورت عقل کلست چون با عقل کل بکژروی جفا کردی صورت عالم ترا غم فزاید اغلب احوال چنانک دل با پدر بد کردی صورت پدر غم فزاید ترا و نتوانی رویش را دیدن اگر چه پیش از آن نور دیده بوده باشد و راحت جان
  • Bütün âlem aklıküllün suretidir..aklıkülle aykırı hareket ettin,cefada bulundun mu dünya,senin gamını arttırır;nitekim babanla da çok defalar bozuştun mu onu gördükçe kederlenirsin,yüzünü görmek istemezsin,halbuki bundan önce gözünün nuruydu,canının huzuru!
  • کل عالم صورت عقل کلست ** کوست بابای هر آنک اهل قل است
  • Bütün âem, aklı küllün suretidir... bütün insanların babası odur.
  • چون کسی با عقل کل کفران فزود ** صورت کل پیش او هم سگ نمود 3260
  • Birisi aklı külle karşı küfranını artırırsa bütün âlem ona köpek görünür.
  • صلح کن با این پدر عاقی بهل ** تا که فرش زر نماید آب و گل
  • Bu babayla uzlaş, asiliği bırak da su ve toprak, sana altın döşeme görünsün.
  • پس قیامت نقد حال تو بود ** پیش تو چرخ و زمین مبدل شود
  • Bununla uzlaşırsan içinde bulunduğun hal ve zaman, âdeta kıyamet kesilir... gözünün önünde gök de değişir yer de!
  • من که صلحم دایما با این پدر ** این جهان چون جنتستم در نظر
  • Ben daima bu babayla uzlaşmış haldeyim... onun için şu âlem, bana cennet görünmede!
  • هر زمان نو صورتی و نو جمال ** تا ز نو دیدن فرو میرد ملال
  • Her zaman yeni bir suret, her an yeni bir güzellik görmedeyim... yeni görmekle de elem ve usanç kalmaz, insan daima yeniden yeniye neşelenir durur.
  • من همی‌بینم جهان را پر نعیم ** آبها از چشمه‌ها جوشان مقیم 3265
  • Ben cihanı nimetlerle dopdolu görüyorum... sular kaynaklardan coşup akmada...
  • بانگ آبش می‌رسد در گوش من ** مست می‌گردد ضمیر و هوش من
  • Bu suların sesleri kulağıma geldikçe aklımı gönlümü sarhoş etmede!
  • شاخه‌ها رقصان شده چون تایبان ** برگها کف‌زن مثال مطربان
  • Dallar tövbekar dervişler gibi oynuyor... yapraklar, çalgıcılar ve şarkı okuyanlar gibi el çırpıyor.
  • برق آیینه‌ست لامع از نمد ** گر نماید آینه تا چون بود
  • Ayna, keçeden yapılma kılıf içindeki şimşek gibi parlayıp durmada... artık ayna görünürse nasıl olur?
  • از هزاران می‌نگویم من یکی ** ز آنک آکندست هر گوش از شکی
  • Ben, bunun binde birini bile söyleyemiyorum; çünkü her kulak, şüphelerle dolu!