-
عقل کودک گفت بر کتاب تن ** لیک نتواند به خود آموختن
- Çocuğun aklı, yazı yazanların etrafında dön dolaş der ama insan, kendi kendine bir şey belleyemez.
-
عقل رنجور آردش سوی طبیب ** لیک نبود در دوا عقلش مصیب
- Hastanın aklı hastayı doktora çeker, götürür ama kendisi, derdine derman olamaz!
-
نک شیاطین سوی گردون میشدند ** گوش بر اسرار بالا میزدند
- İşte bak... şeytanlar gökyüzüne çıkmak ister, kulaklarını yukarı âlemdeki surlara dikerler.
-
میربودند اندکی زان رازها ** تا شهب میراندشان زود از سما 3325
- O sırlardan az bir miktarını çalarken hemen gökten şahaplar gelir, onları sürer.
-
که روید آنجا رسولی آمدست ** هر چه میخواهید زو آید به دست
- Gidin de onlara; gidin... yeryüzüne peygamber gelmiştir; ne istiyorsanız ondan isteyin, ondan elde edin.
-
گر همیجویید در بیبها ** ادخلوا الابیات من ابوابها
- Değer biçilmez inciler istiyorsanız “Evlere kapılarından girin!”
-
میزن آن حلقهی در و بر باب بیست ** از سوی بام فلکتان راه نیست
- Kapı halkasını dövün, kapıda durun... gökyüzü damından sizlere yol yok!
-
نیست حاجتتان بدین راه دراز ** خاکیی را دادهایم اسرار راز
- İhtiyacınızı bu uzun yoldan gideremezsiniz... biz, sırların sırlarını topraktan yaratılan kulumuza verdik.
-
پیش او آیید اگر خاین نیید ** نیشکر گردید ازو گرچه نیید 3330
- Hain değilseniz onun huzuruna gelin... boş kamışsanız bile onun himmetiyle şeker kamışı olun!
-
سبزه رویاند ز خاکت آن دلیل ** نیست کم از سم اسپ جبرئیل
- O kılavuz, senin toprağından yeşillikler bitirir... bu, Cebrail’in atının nalından uzak bir iş değil!
-
سبزه گردی تازه گردی در نوی ** گر توخاک اسپ جبریلی شوی
- Bir Cebrail’in atının ayağına toprak olursan yeşillik kesilir, yenilenir tazelenirsin!
-
سبزهی جانبخش که آن را سامری ** کرد در گوساله تا شد گوهری
- Samiri, buzağı hamuruna canlar bağışlayan yeşilliği koydu da o yeşillik, altından yapılan o buzağıda bir inci haline geldi, buzağı adeta canlandı!
-
جان گرفت و بانگ زد زان سبزه او ** آنچنان بانگی که شد فتنهی عدو
- Canlandı da içindeki o yeşillik öyle bir ses verdi ki düşmanlara bir sınama oldu!
-
گر امین آیید سوی اهل راز ** وا رهید از سر کله مانند باز 3335
- Sır ehline emin olarak gelirseniz doğan gibi başınıza geçirilen külâhtan kurtulursunuz.
-
سر کلاه چشمبند گوشبند ** که ازو بازست مسکین و نژند
- Doğanı miskin ve çaresiz bir hâle getiren ve gözünü, kulağını örten üsküf,
-
زان کله مر چشم بازان را سدست ** که همه میلش سوی جنس خودست
- Doğanın bütün meyli, kendi cinsine olduğundan gözünü bağlamak, kendi cinsini göstermemek içindir.
-
چون برید از جنس با شه گشت یار ** بر گشاید چشم او را بازدار
- Fakat doğan, kendi cinsinden vazgeçti de padişaha dost oldu mu doğancı, onun gözünü açar, başından üsküfünü çıkarır.
-
راند دیوان را حق از مرصاد خویش ** عقل جزوی را ز استبداد خویش
- Tanrı da şeytanları, gözetleme yerinden...aklı cüz-iyi kendi müstakil reyinden,
-
که سری کم کن نهای تو مستبد ** بلک شاگرد دلی و مستعد 3340
- Pek başbuğluk davasında bulunma... sen, reyinde müstakil değilsin, ancak gönlün şakirdisin ve istidadın var diye sürer!
-
رو بر دل رو که تو جزو دلی ** هین که بندهی پادشاه عادلی
- Der ki: Yürü gönüle git... çünkü sen gönlün cüzüsün; kendine gel, sen âdil padişahın kulusun!
-
بندگی او به از سلطانیست ** که انا خیر دم شیطانیست
- Ona kulluk etmek, sultanlıktan iyidir... çünkü “Ben ondan hayırlıyım” sözü, şeytan sözüdür.
-
فرق بین و برگزین تو ای حبیس ** بندگی آدم از کبر بلیس
- Be aşağılık, Âdem’in kulluğu ile İblis’in kibrine bak da aradaki farkı gör.
-
گفت آنک هست خورشید ره او ** حرف طوبی هر که ذلت نفسه
- Âdem’in kulluğunu seç. Yol güneşi olan peygamber bile “Nefsini aşağılayan kişiye ne mutlu” dedi.
-
سایهی طوبی ببین وخوش بخسپ ** سر بنه در سایه بیسرکش بخسپ 3345
- Tuba gölgesini gör de güzelce uyu... o gölgeye baş koy da serkeşlik etmeden uykuya dal!
-
ظل ذلت نفسه خوش مضجعیست ** مستعد آن صفا و مهجعیست
- Nefsi aşağılama gölgesi, güzel bir yatılacak yerdir... o arılığa istidadı olana hoş bir uyku verir.