-
از غروری سر کشیدیم از رجال ** آشنا کردیم در بحر خیال
- Gururlandık aldandık da erlerden baş çektik... hayal denizinde yüzdük durduk.
-
آشنا هیچست اندر بحر روح ** نیست اینجا چاره جز کشتی نوح
- Halbuki ruh dininizde yüzgeçlik hiçmiş... burada Nuh’un gemisine girmekten başka bir çare yokmuş.
-
این چنین فرمود این شاه رسل ** که منم کشتی درین دریای کل
- O peygamberler padişahı da böyle buyurdu: Bu kül denizinde, bu okyanusta gemi benim!
-
یا کسی کو در بصیرتهای من ** شد خلیفهی راستی بر جای من
- Yahut da benim can gözüme varis olan, doğrulukta benim yerime geçen halifemdir.
-
کشتی نوحیم در دریا که تا ** رو نگردانی ز کشتی ای فتی 3360
- Yiğit, gemiden yüz döndürmemem gerek... işte biz, denizdeki Nuh gemisiyiz!
-
همچو کنعان سوی هر کوهی مرو ** از نبی لا عاصم الیوم شنو
- Kenan gibi her dağa gitme... Kuran’dan “Bu gün kurtuluş yoktur “ayetini duy!
-
مینماید پست این کشتی ز بند ** مینماید کوه فکرت بس بلند
- Gözün bağlı da bu gemi, onun için sana aşağı, düşünce dağın da pek yüksek görünmede!
-
پست منگر هان و هان این پست را ** بنگر آن فضل حق پیوست را
- Aman ha aman bu alçacık gemiye hor bakma... Tanrının buna gelip duran ihsanına bak.
-
در علو کوه فکرت کم نگر ** که یکی موجش کند زیر و زبر
- Düşünce dağının yüceliğine de pek bakma... çünkü onu bir dalga altüst ediverir!
-
گر تو کنعانی نداری باورم ** گر دو صد چندین نصیحت پرورم 3365
- Eğer Kenan’san, sana bunun gibi iki yüz nasihat versem yine bana inanmazsın!
-
گوش کنعان کی پذیرد این کلام ** که برو مهر خدایست و ختام
- Bu sözü Kenan’ın kulağı nereden kabul edecek? Onu Tanrı mühürlemiş gitmiş.
-
کی گذارد موعظه بر مهر حق ** کی بگرداند حدث حکم سبق
- Tanrının mühürlediği kulağa öğüt mü girer? Sonradan olan şey, ezeli hükmü nasıl değiştirir?
-
لیک میگویم حدیث خوشپیی ** بر امید آنک تو کنعان نهای
- Fakat Kenan değilsin ümidi ile yine sana bir hoş söz söyleyeyim:
-
آخر این اقرار خواهی کرد هین ** هم ز اول روز آخر را ببین
- Nihayet bunu ikrar edeceksin, bari kendine gel de ilk güne bak, son günü gör!
-
میتوانی دید آخر را مکن ** چشم آخربینت را کور کهن 3370
- Son günü görebilirsin sen... yalnız sonu gören gözünü yıpratma, kör etme.
-
هر که آخربین بود مسعودوار ** نبودش هر دم ز ره رفتن عثار
- Kim kutlucasına işin sonunu görürse hiçbir an yolda sürçmez.
-
گر نخواهی هر دمی این خفتخیز ** کن ز خاک پایی مردی چشم تیز
- Her an bu düşüp kalkmayı istemiyorsan bir erin ayak bastığı toprağı gözüne çek.
-
کحل دیده ساز خاک پاش را ** تا بیندازی سر اوباش را
- Onun ayağının bastığı toprağı gözüne sürme yap da bu külhaniliği başından at!
-
که ازین شاگردی و زین افتقار ** سوزنی باشی شوی تو ذوالفقار
- Çünkü bu şakirtlikte, bu yokluğa düşmeyle iğne bile olsan Zülfikar kesilirsin.
-
سرمه کن تو خاک هر بگزیده را ** هم بسوزد هم بسازد دیده را 3375
- Her seçilmiş erin ayak bastığı toprağı gözüne sürme gibi çek; o toprak, gözünü hem yakar, hem aydınlatır.
-
چشم اشتر زان بود بس نوربار ** کو خورد از بهر نور چشم خار
- Deve gözü ışılansın diye diken yer de onun için gözü nurlar saçar!
-
قصهی شکایت استر با شتر کی من بسیار در رو میافتم در راه رفتن تو کم در روی میآیی این چراست و جواب گفتن شتر او را
- Katırın deveye “Ben yol yürürken yüzüstü düşü düşü veriyorum,halbuki sen az düşüyorsun,bu neden diye sorması,devenin cevabı
-
اشتری را دید روزی استری ** چونک با او جمع شد در آخری
- Katırın biri bir gün bir deveyle buluştu... ikisi de bir ahıra düştüler.
-
گفت من بسیار میافتم برو ** در گریوه و راه و در بازار و کو
- Katır dedi ki: “Ben tepede, düzde, pazarda, köyde çok düşüyorum.
-
خاصه از بالای که تا زیر کوه ** در سر آیم هر زمانی از شکوه
- Hele dağ terekesinden aşağı inerken her zaman korkumdan tepe taklak kapanırım.
-
کم همیافتی تو در رو بهر چیست ** یا مگر خود جان پاکت دولتیست 3380
- Sense yüz üstü pek az düşersin... bu neden? Yoksa senin arı canın devletlik mi ki?