English    Türkçe    فارسی   

4
3431-3455

  • من شنیدم که در آمد قبطیی ** از عطش اندر وثاق سبطیی
  • Duydum ki bir kıpti, susuzluktan bunalıp İsrail oğullarının birisinin evine geldi;
  • گفت هستم یار و خویشاوند تو ** گشته‌ام امروز حاجتمند تو
  • Dedi ki: Seninle dostum, arkadaşım... bugün de bir hacetim var, senden istemeye geldim.
  • زانک موسی جادوی کرد و فسون ** تا که آب نیل ما را کرد خون
  • Çünkü Musa büyücülük, afsunculuk etti... nihayet Nilin suyu bize kan kesildi.
  • سبطیان زو آب صافی می‌خورند ** پیش قبطی خون شد آب از چشم‌بند
  • İsrail oğulları alınca duru su oluyor, içiyorlar... halbuki Kıpti’nin gözü bağlanmış, ona kan oluyor.
  • قبط اینک می‌مرند از تشنگی ** از پی ادبار خود یا بدرگی 3435
  • Kıpti kavmi işte buracıkta susuzluktan ölüp gidiyor. Bu, ya bahtsızlığından, ya kendi kötülüğünden!
  • بهر خود یک طاس را پر آب کن ** تا خورد از آبت این یار کهن
  • Kendin için bir tas su doldur da bu eski dost suyundan içsin senin!
  • چون برای خود کنی آن طاس پر ** خون نباشد آب باشد پاک و حر
  • Çünkü o, kendin için doldursan kan olmaz temiz ve duru su olur!
  • من طفیل تو بنوشم آب هم ** که طفیلی در تبع به جهد ز غم
  • Ben de sana tâbi olarak su içmiş olayım... tâbi olan kişi, tâbi olduğu kişinin lûtfuyle dertten kurtulur.
  • گفت ای جان و جهان خدمت کنم ** پاس دارم ای دو چشم روشنم
  • İsrail oğlu peki canım efendim dedi... sana bir hizmet edeyim, istediğini yapayım a gözümün nuru!
  • بر مراد تو روم شادی کنم ** بنده‌ی تو باشم آزادی کنم 3440
  • Senin muradına gideyim, seni sevindireyim... kulun, kölen olayım da hürlük edeyim!
  • طاس را از نیل او پر آب کرد ** بر دهان بنهاد و نیمی را بخورد
  • Tası Nil’den doldurdu, ağzına dayadı, yarısını içti.
  • طاس را کژ کرد سوی آب‌خواه ** که بخور تو هم شد آن خون سیاه
  • Sonra tası su isteyene doğru eğdi, sen de iç dedi... su derhal kara kan kesildi.
  • باز ازین سو کرد کژ خون آب شد ** قبطی اندر خشم و اندر تاب شد
  • Tekrar kendi tarafına eğdi, kan su oldu... Kıpti kızdı alevlendi.
  • ساعتی بنشست تا خشمش برفت ** بعد از آن گفتش کای صمصام زفت
  • Bir müddet oturdu... hiddeti geçince dedi ki: Ey ulu kılıç,
  • ای برادر این گره را چاره چیست ** گفت این را او خورد کو متقیست 3445
  • Ey kardeş, şu düğümün açılmasına çare nedir?İsrail oğlu dedi ki: Bunu takva sahibi içer.
  • متقی آنست کو بیزار شد ** از ره فرعون و موسی‌وار شد
  • Takva sahibi da Firavun’un gittiği yoldan usanan, Musa’laşan kişidir.
  • قوم موسی شو بخور این آب را ** صلح کن با مه ببین مهتاب را
  • Musa’ya uy, Musa kavmi ol da bu suyu iç... ayla uzlaş da ay ışığını gör.
  • صدهزاران ظلمتست از خشم تو ** بر عبادالله اندر چشم تو
  • Tanrı kullarına kızgınlığından gözünde yüz binlerce karanlık var!
  • خشم بنشان چشم بگشا شاد شو ** عبرت از یاران بگیر استاد شو
  • Kızgınlığını yatıştır da gözlerini aç, neşelen... dostlarından ibret al da üstat ol!
  • کی طفیل من شوی در اغتراف ** چون ترا کفریست هم‌چون کوه قاف 3450
  • Sende Kaf dağı gibi küfür varken nasıl olur da Nil’den avucuna su almada bana tabi olabilirsin sen?
  • کوه در سوراخ سوزن کی رود ** جز مگر که آن رشته‌ی یکتا شود
  • Dağ iğne deliğinden geçer mi hiç? Geçer... ancak tek bir iplik haline gelirse!
  • کوه را که کن به استغفار و خوش ** جام مغفوران بگیر و خوش بکش
  • Dağı tövbenle saman çöpü haline getir de suçları bağışlananların kadehini güzelce al, hoş bir hal de çek gitsin.
  • تو بدین تزویر چون نوشی از آن ** چون حرامش کرد حق بر کافران
  • Fakat bu hileyle onu nasıl içebilirsin ki Tanrı, onu kafirlere hâram etmiştir.
  • خالق تزویر تزویر ترا ** کی خرد ای مفتری مفترا
  • A iftiralara uğramış iftiracı, hileyi düzeni yaratan Tanrı, nasıl olur da senin hilene, düzenine kapılır?
  • آل موسی شو که حیلت سود نیست ** حیله‌ات باد تهی پیمودنیست 3455
  • Musa kavminden ol... hilenin faydası yok... senin hilen yel ölçmekten ibaret!