-
کوه را که کن به استغفار و خوش ** جام مغفوران بگیر و خوش بکش
- Dağı tövbenle saman çöpü haline getir de suçları bağışlananların kadehini güzelce al, hoş bir hal de çek gitsin.
-
تو بدین تزویر چون نوشی از آن ** چون حرامش کرد حق بر کافران
- Fakat bu hileyle onu nasıl içebilirsin ki Tanrı, onu kafirlere hâram etmiştir.
-
خالق تزویر تزویر ترا ** کی خرد ای مفتری مفترا
- A iftiralara uğramış iftiracı, hileyi düzeni yaratan Tanrı, nasıl olur da senin hilene, düzenine kapılır?
-
آل موسی شو که حیلت سود نیست ** حیلهات باد تهی پیمودنیست 3455
- Musa kavminden ol... hilenin faydası yok... senin hilen yel ölçmekten ibaret!
-
زهره دارد آب کز امر صمد ** گردد او با کافران آبی کند
- Suyun haddimi var, Tanrı emrini terk etsin de kafirlere su olsun!
-
یا تو پنداری که تو نان میخوری ** زهر مار و کاهش جان میخوری
- Sen sanıyor musun ki ekmek yemektesin? Yılan zehri, ömür törpüsü yiyorsun sen!
-
نان کجا اصلاح آن جانی کند ** کو دل از فرمان جانان بر کند
- Fakat sevgilinin buyruğunu terk eden kişiye nasıl yarar?
-
یا تو پنداری که حرف مثنوی ** چون بخوانی رایگانش بشنوی
- Sanır mısın ki Mesnevi sözlerini okuyasın da ucuzca, bedavaca duyasın, anlayasın!
-
یا کلام حکمت و سر نهان ** اندر آید زغبه در گوش و دهان 3460
- Yahut hikmet sözleri ve gizli sırlar, kolayca kulağına girsin ağzına gelsin!
-
اندر آید لیک چون افسانهها ** پوست بنماید نه مغز دانهها
- Duyarsın, duyarsın ama sana masal gibi gelir... dışyüzünü duyarsın, iç yüzünü değil!
-
در سر و رو در کشیده چادری ** رو نهان کرده ز چشمت دلبری
- Bir güzel, başına, yüzüne çarşafını örtmüş, senden yüzünü gizlemiş!
-
شاهنامه یا کلیله پیش تو ** همچنان باشد که قرآن از عتو
- İnadından Kuran, sana nasıl gelirse Şehname yahut Kilile ve Demine de öyle gelir!
-
فرق آنگه باشد از حق و مجاز ** که کند کحل عنایت چشم باز
- İnayet sürmesi gözünü aydınlatır, açarsa doğrucuyla mecazı o vakit ayırt eder, anlarsın!
-
ورنه پشک و مشک پیش اخشمی ** هر دو یکسانست چون نبود شمی 3465
- Yoksa koku almayan adama mis de bir, fışkı da... değil mi ki koku almıyor!
-
خویشتن مشغول کردن از ملال ** باشدش قصد از کلام ذوالجلال
- Ululuk ıssı Tanrının sözünü okumaktan maksat kendini usançtan, elemden kurtarmaktır.
-
کاتش وسواس را و غصه را ** زان سخن بنشاند و سازد دوا
- Çünkü vesvese ve gussa ateşi, bu sözle yatışır... bu söz, insanın derdine deva olur.
-
بهر این مقدار آتش شاندن ** آب پاک و بول یکسان شدن به فن
- Bu kadar bir ateşi söndürmede akılca duru ve temiz su da birdir, sidik de!
-
آتش وسواس را این بول و آب ** هر دو بنشانند همچون وقت خواب
- Vesvese ateşini, su da sidik de... her ikisi de uykunun, dert ve gussa ateşini söndürmesi gibi söndürür.
-
لیک گر واقف شوی زین آب پاک ** که کلام ایزدست و روحناک 3470
- Fakat Tanrının ruhlu sözü olan bu temiz suyun,
-
نیست گردد وسوسه کلی ز جان ** دل بیابد ره به سوی گلستان
- Candan bütün vesveseleri tamamı ile giderdiğini bilsen gönül, gül bahçesinin yolunu bulur, o bahçeye varır.
-
زانک در باغی و در جویی پرد ** هر که از سر صحف بویی برد
- Çünkü Tanrı kitaplarının sırrından bir koku alan, bağlarda, dere kıyılarında uçar durur.
-
یا تو پنداری که روی اولیا ** آنچنان که هست میبینیم ما
- Sen yoksa velilerin yüzünü de bizim gördüğümüz gibi midir sanırsın?
-
در تعجب مانده پیغامبر از آن ** چون نمیبینند رویم مومنان
- Peygamber bile müminler nasıl oluyor da benim yüzümü göremiyorlar diye hayrette kaldı.
-
چون نمیبینند نور روم خلق ** که سبق بردست بر خورشید شرق 3475
- Halk, nasıl oluyor da yüzümün nurunu görmüyorlar? Halbuki o nur, doğu güneşinin nurunu bile aştı...
-
ور همیبینند این حیرت چراست ** تا که وحی آمد که آن رو در خفاست
- Yok, görüp duruyorlarsa bu şaşırma nedir? diyordu. Nihayet o yüz, gizlilikler âlemindedir diye vahiy geldi.