داشت طغیانشان ترا در حیرتی ** پس بنوشند از جزا هم حسرتی3675
Onların azgınlığı, sana hayret verdi. Ama onlar ceza günü, sana tabiî olmadıklarına hasret çekeceklerdir. (T.M.)
تا که عدل ما قدم بیرون نهد ** در جزا هر زشت را درخور دهد
Bizim adaletimiz zuhura gelince, her çirkin ve kötüye layık olan cezayı verir. (T.M.)
که آن شهی که میندیدندیش فاش ** بود با ایشان نهان اندر معاش
Apaçık göremedikleri bir padişah, gizlice onlarla yaşıyordu. (T.M.)
چون خرد با تست مشرف بر تنت ** گر چه زو قاصر بود این دیدنت
Sendeki ruh ve akıl gibi, onlar da seninledir ama asla onları göremezsin. (T.M.)
نیست قاصر دیدن او ای فلان ** از سکون و جنبشت در امتحان
O ise, senin hareketini, duruşunu görür. (T.M.)
چه عجب گر خالق آن عقل نیز ** با تو باشد چون نهای تو مستجیز3680
Ne şaşılacak şeydir ki, bu böyleyken, sen akıl ve ruhu yaratanın seninle oluşunu caiz görmezsin! (T.M.)
از خرد غافل شود بر بد تند ** بعد آن عقلش ملامت میکند
Bir kimse, akıldan gaflet ederek bir kötülükte bulunur. Sonra, aklı onu kınar ve ayıplar. (T.M.)
تو شدی غافل ز عقلت عقل نی ** کز حضورستش ملامت کردنی
Sen aklından gaflet ettiğin halde, aklın senden gafil değildir. Onun seni ayıplaması, seninle beraber olduğundandır. (T.M.)
گر نبودی حاضر و غافل بدی ** در ملامت کی ترا سیلی زدی
Eğer akıl, seninle beraber olmayıp gafil bulunsaydı, yaptığın kötülüğü nasıl görür ve sana ayıplayış sillesini nasıl vururdu. (T.M.)
ور ازو غافل نبودی نفس تو ** کی چنان کردی جنون و تفس تو
پس تو و عقلت چو اصطرلاب بود ** زین بدانی قرب خورشید وجود3685
O halde aklın usturlap aleti gibidir ki, onunla varlık güneşinin yakınlığını bilirsin. (T.M.)
قرب بیچونست عقلت را به تو ** نیست چپ و راست و پس یا پیش رو
Aklın sana yakınlığı ve sendeki varlığı bile, anlatılmaz haldeyken ve o yolda, akıldan bahsedilmezken bile, Hakk’ın sana yakınlığındaki keyfiyetsizlik, daha yücedir. (T.M.)
قرب بیچون چون نباشد شاه را ** که نیابد بحث عقل آن راه را