پس تو حیران باش بیلا و بلی ** تا ز رحمت پیشت آید محملی
Şu halde sen evet, hayır demeksizin hayran ol da Allah rahmetinden önüne bir binek gelsin!
چون ز فهم این عجایب کودنی ** گر بلی گویی تکلف میکنی
Bu şaşılacak şeyleri anlamada acizsen evet demen tekellüme sapmandır.
ور بگویی نی زند نی گردنت ** قهر بر بندد بدان نی روزنت3750
3750.Evet demez de hayır dersen o sözde boynunu vurur... o hayır sözü yüzünden Allahnın kahrı, senin pencereni kapatır.
پس همین حیران و واله باش و بس ** تا درآید نصر حق از پیش و پس
Şu halde hemen öylece hayran ol yalnız! Hayran ol ki önden arttan Allah yardımı gelsin.
چونک حیران گشتی و گیج و فنا ** با زبان حال گفتی اهدنا
Hayran olur şaşırır kalır, varlığından geçersen hal dili ile "Yarabbi bizi doğru yola götür" dersin!
زفت زفتست و چو لرزان میشوی ** میشود آن زفت نرم و مستوی
Bu iş pek büyüktür, pek büyük... fakat titremeye başladın mı o büyük şey, sana yumuşar, dümdüz olur.
زانک شکل زفت بهر منکرست ** چونک عاجز آمدی لطف و برست
Çünkü bu büyüklük, münkire göredir... âciz oldun mu lûtuftur, ihsandır o.
نمودن جبرئیل علیهالسلام خود را به مصطفی صلیالله علیه و سلم به صورت خویش و از هفتصد پر او چون یک پر ظاهر شد افق را بگرفت و آفتاب محجوب شد با همه شعاعش
Cebrail aleyhisselâm'ın kendisini Mustafa sallallahû aleyhi vesellem'e kendi suretiyle göstermesi ve yediyüz kanadından bir tanesi görününce ufku kaplaması ve bütün parlaklığıyle beraber güneşin görünmez bir hale gelmesi.
مصطفی میگفت پیش جبرئیل ** که چنانک صورت تست ای خلیل3755
Mustafa Cebrail'e "Ey dost, suretin nasıl...
مر مرا بنما تو محسوس آشکار ** تا ببینم مر ترا نظارهوار
Apâşikar olarak bana öyle görün de seni göreyim, sana bakayım " dedi.
گفت نتوانی و طاقت نبودت ** حس ضعیفست و تنک سخت آیدت
Cebrail dedi ki: "Takatın yoktur göremezsin... duygu zayıftır, pek yufkadır!"
گفت بنما تا ببیند این جسد ** تا چد حد حس نازکست و بیمدد
Peygamber "Görün bakayım da bu beden, duygunun ne derece zayıf ve kuvvetsiz olduğunu anlasın" dedi.
آدمی را هست حس تن سقیم ** لیک در باطن یکی خلقی عظیم
İnsanın bedenine Ait duygusu noksandır. Fakat içinde pek ulu, güzel bir huy vardır.
بر مثال سنگ و آهن این تنه ** لیک هست او در صفت آتشزنه3760
İnsanın bedeni ile ruhu taşla demire benzer. Fakat bu taşla demir, sıfat ve eser bakımından bir çakmaktır.
سنگ وآهن مولد ایجاد نار ** زاد آتش بر دو والد قهربار
Ateş, taşla demirden doğar... doğar da bu iki babaya kahırlar yağdırır!
باز آتش دستکار وصف تن ** هست قاهر بر تن او و شعلهزن
Ateş, bedene ait bir sıfattır... fakat bedeni kahreder, alevler çıkarır!
باز در تن شعله ابراهیموار ** که ازو مقهور گردد برج نار
Öyle olduğu halde yine bedende öyle bir ışık vardır ki ışık, İbrahim gibi ateş burcunu kahreder!
لاجرم گفت آن رسول ذو فنون ** رمز نحن الاخرون السابقون
Hâsılı o bilgili peygamber "Biz, ileri gidenlerin artta gelenleriyiz" remzini söyledi.
ظاهر این دو بسندانی زبون ** در صفت از کان آهنها فزون3765
Görünüşte bu ikisi de bir örse zebundur ama sıfat ve tesir bakımından demir madenlerinden bile üstündür.
پس به صورت آدمی فرع جهان ** وز صفت اصل جهان این را بدان
İşte insan da görünüşte cihanın fer'i dir... fakat sıfat bakımından insanı, cihanın, aslı bil!
ظاهرش را پشهای آرد به چرخ ** باطنش باشد محیط هفت چرخ
İnsan zâhiren bir sivri sineğin tesiriyle mustarip olur; fakat içyüzü, yedi kat göğü bile kaplamıştır.
چونک کرد الحاح بنمود اندکی ** هیبتی که که شود زومند کی
Peygamber, Cebrail'in asli suretiyle görünmesine ısrar edince Cebrail, birazcık göründü... fakat öyle heybetliydi ki dağ bile görse paramparça olurdu.
شهپری بگرفته شرق و غرب را ** از مهابت گشت بیهش مصطفی
Bir kanadı doğuydu, batıyı kaplayıverdi... Mustafa, görünce heybetinden kendinden geçti.
چون ز بیم و ترس بیهوشش بدید ** جبرئیل آمد در آغوشش کشید3770
Cebrail Mustafa'yı korkusundan baygın bir halde görünce kucakladı, bağrına bastı.
آن مهابت قسمت بیگانگان ** وین تجمش دوستان را رایگان
O heybet, yabancıların nasibi... bu lûtufsa dostların kısmeti!
هست شاهان را زمان بر نشست ** هول سرهنگان و صارمها به دست
Padişahlar, tahtlarına, oturdular mı çevrelerinde ellerinde kılıçları bulunan heybetli çavuşlar bulunur.