-
ما و اصحابم چو آن کشتی نوح ** هر که دست اندر زند یابد فتوح
- Biz ve ashabım, Nuh’un gemisine benzeriz. Kim bu gemiye el atar, kim bu gemiye girerse kurtulur” buyurdu.
-
چونک با شیخی تو دور از زشتیی ** روز و شب سیاری و در کشتیی 540
- Şeyh beraber olunca kötülüklerden uzaksın... Gece gündüz gitmektesin; gemidesin.
-
در پناه جان جانبخشی توی ** کشتی اندر خفتهای ره میروی
- Canlar bağışlayan cana sığınmışsın... Gemiye girmiş, uyuyorsun; öyle olduğu halde yol almaktasın!
-
مسکل از پیغامبر ایام خویش ** تکیه کم کن بر فن و بر کام خویش
- Zamanın peygamberinden ayrılma... Kendi hünerine, kendi dileğine pek güvenme!
-
گرچه شیری چون روی ره بیدلیل ** خویشبین و در ضلالی و ذلیل
- Aslan bile olsan değil mi ki kılavuzsuz yol almaktasın; kendini görüyorsun, sapıksın, hor hakirsin.
-
هین مپر الا که با پرهای شیخ ** تا ببینی عون و لشکرهای شیخ
- Ancak şeyhin kanatlarıyla uçta şeyhin askerlerinin yardımını gör!
-
یک زمانی موج لطفش بال تست ** آتش قهرش دمی حمال تست 545
- Bir zaman olur, onun lütuf dalgaları, sana kanat kesilir; bir an gelir, kahır ateşi seni taşır, götürür!
-
قهر او را ضد لطفش کم شمر ** اتحاد هر دو بین اندر اثر
- Kahrını, lütfunun zıddı sayma pek... Tesir bakımından ikisinin de birliğini gör!
-
یک زمان چون خاک سبزت میکند ** یک زمان پر باد و گبزت میکند
- Bir zaman seni toprak gibi yeşertir... Bir zaman seni sevgilinin havasıyla doldurur, şişirir!
-
جسم عارف را دهد وصف جماد ** تا برو روید گل و نسرین شاد
- Ârifin bedenine cemad vasfını verir de orada neşeli güller, nesrinler bitirir!
-
لیک او بیند نبیند غیر او ** جز به مغز پاک ندهد خلد بو
- Fakat bunları o görür, başkası değil... Temiz içten başka hiçbir şey cennetin kokusunu alamaz!
-
مغز را خالی کن از انکار یار ** تا که ریحان یابد از گلزار یار 550
- İçini, sevgiyi inkârdan arıt da orada onun gül bahçesindeki reyhanlar bitsin!
-
تا بیابی بوی خلد از یار من ** چون محمد بوی رحمن از یمن
- İçini arıt da Muhammed’in Yemen ülkesinde Rahman kokusunu aldığı gibi sende benim sevgilimin ebedîlik kokusunu bul!
-
در صف معراجیان گر بیستی ** چون براقت بر کشاند نیستی
- Miraç edenlerin safında durursan yokluk, seni Burak gibi göklere yüceltir.
-
نه چو معراج زمینی تا قمر ** بلک چون معراج کلکی تا شکر
- Yere mensup ve ancak aya kadar yüceltebilecek miraç değildir bu... Kamışı, şekere ulaştıran miraca benzer!
-
نه چو معراج بخاری تا سما ** بل چو معراج جنینی تا نهی
- Bu miraç, buğunun göğe akması gibi bir miraç değildir... Ana karnındaki çocuğun bilgi ve irfan derecesine ulaşmasına benzer!
-
خوش براقی گشت خنگ نیستی ** سوی هستی آردت گر نیستی 555
- Yokluk küheylânı, ne de güzel bir buraktır... Yok olduysan seni varlık makamına götürür!
-
کوه و دریاها سمش مس میکند ** تا جهان حس را پس میکند
- Dağlar, denizler ancak tırnağına dokunabilir; o derece süratlidir... Duygu âlemini derhâl geride bırakıverir!
-
پا بکش در کشتی و میرو روان ** چون سوی معشوق جان جان روان
- Ayağını gemiye çekte can sevgilisine giden can gibi oturduğun yerde yürüye dur!
-
دست نه و پای نه رو تا قدم ** آن چنانک تاخت جانها از عدم
- Elsiz, ayaksız evveline evvel olmayan Allah’a kadar git... Canların, yoklukta elsiz ayaksız varlık âlemine koştukları gibi!
-
بردریدی در سخن پردهی قیاس ** گر نبودی سمع سامع را نعاس
- Duyan, gaflet uykusunda olmasaydı, can kulağı açık bulunsaydı sözde kıyas perdesini yırtardın ya!
-
ای فلک بر گفت او گوهر ببار ** از جهان او جهانا شرم دار 560
- Ey felek, onun sözlerine inciler saç... Ey cihan, onun cihanından utan!
-
گر بباری گوهرت صد تا شود ** جامدت بیننده و گویا شود
- Eğer inciler saçarsan incilerin yüz kat fazlalaşır... câmid cismin görür, sevilir bir hâle gelir.
-
پس نثاری کرده باشی بهر خود ** چونک هر سرمایهی تو صد شود
- O saçtığın incileri kendin için saçtın demektir... Çünkü her çeşit sermaye yüz misli artar!
-
قصهی هدیه فرستادن بلقیس از شهر سبا سوی سلیمان علیهالسلام
- Belkis’in Sebe şehrinden Süleyman aleyhisselâm’a hediye göndermesi
-
هدیهی بلقیس چل استر بدست ** بار آنها جمله خشت زر بدست
- Belkıs’ın hediyesi kırk katır yükü altın kerpiçti.