-
پس مرا زان رزق نطقی رو نمود ** ذوق گفت من خردها میربود
- Onları yedim, sözümde öyle bir feyiz, öyle bir tesir hâsıl oldu ki sözlerim, akılları hayran etmeye başladı.
-
گفتم این فتنهست ای رب جهان ** بخششی ده از همه خلقان نهان
- Rabbim dedim, bu bir imtihan... Sen bana bütün halktan gizli bir ihsanda bulun!
-
شد سخن از من دل خوش یافتم ** چون انار از ذوق میبشکافتم 685
- Söz söyleyemez bir hale geldim... Hoş bir gönle sahip oldum; zevkimden nar gibi yarıldım!
-
گفتم ار چیزی نباشد در بهشت ** غیر این شادی که دارم در سرشت
- Dedim ki içimdeki bu zevk yok mu ya... Cennette bundan başka bir zevk olmasa bile,
-
هیچ نعمت آرزو ناید دگر ** زین نپردازم به حور و نیشکر
- Başka bir nimet istemem... Bunu bırakıp da ceviz ve şeker yemeğe girişmem!
-
مانده بود از کسب یک دو حبهام ** دوخته در آستین جبهام
- Kazancımdan elimde bir iki habbe kalmıştı. Onları cübbemin yenine dikmiştim.
-
نیت کردن او کی این زر بدهم بدان هیزمکش چون من روزی یافتم به کرامات مشایخ و رنجیدن آن هیزمکش از ضمیر و نیت او
- Dervişin bu parayı şu oduncuya vereyim, çünkü ben şeyhlerin kerametiyle rızık elde ettim demesi, oduncunun, dervişin bu niyetini anlayıp incinmesi
-
آن یکی درویش هیزم میکشید ** خسته و مانده ز بیشه در رسید
- Dervişin biri de odunculuk etmekteydi... Yorgun argın ormandan geldi.
-
پس بگفتم من ز روزی فارغم ** زین سپس از بهر رزقم نیست غم 690
- Onu görünce dedim ki: Artık benim rızıkla işim yok... Bundan sonra rızık için gam yemiyorum.
-
میوهی مکروه بر من خوش شدست ** رزق خاصی جسم را آمد به دست
- Kötü meyveler bana güzel ve hoş gelmekte... Hususi bir rızka nail oldum ben.
-
چونک من فارغ شدستم از گلو ** حبهای چندست این بدهم بدو
- Mademki boğaz derdinden kurtuldum, birkaç habbem var, onları şuna vereyim...
-
بدهم این زر را بدین تکلیفکش ** تا دو سه روزک شود از قوت خوش
- Şu oduncuya bağışlayayım da o da iki üç günceğiz rızık derdinden kurtulsun!
-
خود ضمیرم را همیدانست او ** زانک سمعش داشت نور از شمع هو
- Oduncu içinden geçeni anlıyormuş meğerse... Çünkü kulağı, Allah nuruyla nurlanmış!
-
بود پیشش سر هر اندیشهای ** چون چراغی در درون شیشهای 695
- Her düşünce, ona göre bir şişe içindeki kandil gibi. Hepsini görüyormuş!
-
هیچ پنهان مینشد از وی ضمیر ** بود بر مضمون دلها او امیر
- İçten geçen ondan saklanamıyor... O, bütün gönüllerden geçenlere emîr kesilmiş!
-
پس همی منگید با خود زیر لب ** در جواب فکرتم آن بوالعجب
- O sırrına şaşılacak er, benim bu düşünceme karşı ağzının içinden söylenip durmaktaydı.
-
که چنین اندیشی از بهر ملوک ** کیف تلقی الرزق ان لم یرزقوک
- Padişahlar hakkında böyle düşünüyorsun ha... Onlar, sana rızık vermeseler nasıl rızıklanacaksın ki demekteydi.
-
من نمیکردم سخن را فهم لیک ** بر دلم میزد عتابش نیک نیک
- Ben sözünü anlayamıyordum ama azarlanması gönlüme iyice aksediyordu.
-
سوی من آمد به هیبت همچو شیر ** تنگ هیزم را ز خود بنهاد زیر 700
- Derken aslan gibi heybetle önüme geldi, sırtındaki odun demetini yere bıraktı.
-
پرتو حالی که او هیزم نهاد ** لرزه بر هر هفت عضو من فتاد
- Odunları yere korken halindeki heybetten yedi azami bir titremedir aldı!
-
گفت یا رب گر ترا خاصان هیاند ** که مبارکدعوت و فرخپیاند
- Dedi ki: Yarabbi, senin duaları kutlu izleri yomlu has kulların varsa,
-
لطف تو خواهم که میناگر شود ** این زمان این تنگ هیزم زر شود
- Onların hürmetine lütfunun bir sanat göstermesini diliyorum... şimdicek bu odun yığını altın olsun!
-
در زمان دیدم که زر شد هیزمش ** همچو آتش بر زمین میتافت خوش
- Bunu der demez bir de gördüm ki odunlar altın olmuş, yeryüzünde ateş gibi parlayıp duruyorlar!
-
من در آن بیخود شدم تا دیرگه ** چونک با خویش آمدم من از وله 705
- Ben bunu görünce kendimden geçtim... bir hayli zaman baygın kaldım. O şaşkınlığım geçip kendime gelince,
-
بعد از آن گفت ای خداگر آن کبار ** بس غیورند و گریزان ز اشتهار
- Dedi ki: Allah’ın o ulular, gayret sahibi ve şöhretten kaçar kişilerse,
-
باز این را بند هیزم ساز زود ** بیتوقف هم بر آن حالی که بود
- Onların hürmetine yine bu altını hemen odun yap, eski haline getiriver!