-
آن عجایبها که من دیدم برو ** من ندیدم بر ولی و بر عدو
- Onda gördüğüm şaşılacak şeyleri ne bir dostta gördüm ben, ne bir düşmanda!
-
آنک فضل تو درین طفلیش داد ** کس نشان ندهد به صد ساله جهاد
- Bu çocuğa ihsan ettiğin faziletleri, birisi yüzyıl mücadelede bulunsa elde edemez”, nişanesini bile bulamaz.
-
چون یقین دیدم عنایتهای تو ** بر وی او دریست از دریای تو
- Senin ona olan inayetlerini iyice gördüm... Anladım ki o senin denizinin biricik incisi!
-
من هم او را می شفیع آرم به تو ** حال او ای حالدان با من بگو 995
- Ben de işte sana onu şefaatçi getirmedeyim... Onun yüzü suyu hürmetine ey herkesin halini bilen Allah, o ne haldedir; bana bildir!
-
از درون کعبه آمد بانگ زود ** که هماکنون رخ به تو خواهد نمود
- Kâbe içinden derhal bir ses geldi: “şimdi sana yüz gösterecek!
-
با دو صد اقبال او محظوظ ماست ** با دو صد طلب ملک محفوظ ماست
- O yüzlerce devletle bizden nasip almıştır... Yüzlerce bölük melek, onu korumadadır.
-
ظاهرش را شهرهی گیهان کنیم ** باطنش را از همه پنهان کنیم
- Onun zahirini, âleme meşhur edeceğiz... bâtınını da herkes den gizleyeceğiz!
-
زر کان بود آب و گل ما زرگریم ** که گهش خلخال و گه خاتم بریم
- Su ve toprak altın madeniydi; bizse kuyumcuyuz... Gâh onu halhal yaparız, gâh yüzük!
-
گه حمایلهای شمشیرش کنیم ** گاه بند گردن شیرش کنیم 1000
- Gâh kılıç bağı yaparız... Gâh aslanın boynuna tasma!
-
گه ترنج تخت بر سازیم ازو ** گاه تاج فرقهای ملکجو
- Gâh onu tahtı bezeyen turunç yaparız, gâh devlet isteyen padişahların başına taç ederiz!
-
عشقها داریم با این خاک ما ** زانک افتادست در قعدهی رضا
- Bu toprakla aşklarımız vardır bizim... Çünkü o rıza ka’desine oturmuştur.
-
گه چنین شاهی ازو پیدا کنیم ** گه هم او را پیش شه شیدا کنیم
- Gâh ondan böyle bir padişah çıkarırız... Gâh o padişahı da bir padişaha âşık ederiz!
-
صد هزاران عاشق و معشوق ازو ** در فغان و در نفیر و جست و جو
- O topraktan yüz binlerce âşık, yüz binlerce maşuk yaratırız... Hepsi de feryad-ü figandadır, arayıp taramadadır!
-
کار ما اینست بر کوری آن ** که به کار ما ندارد میل جان 1005
- Bizim işimize candan meyli olmayanın körlüğüne işimiz budur işte!
-
این فضیلت خاک را زان رو دهیم ** که نواله پیش بیبرگان نهیم
- Nevaleyi azıksızlar önüne koruz... İşte o yüzden toprağa bu faziletleri veririz biz.
-
زانک دارد خاک شکل اغبری ** وز درون دارد صفات انوری
- Çünkü toprak, tozlu ve kapkara görünür ama içinde nurlu sıfatlar vardır.
-
ظاهرش با باطنش گشته به جنگ ** باطنش چون گوهر و ظاهر چو سنگ
- Dış yüzü iç yüzüyle savaştadır... İç yüzü inci gibidir, dışı taşa benzer.
-
ظاهرش گوید که ما اینیم و بس ** باطنش گوید نکو بین پیش و پس
- Dışı, biz, ancak buyuz der... İçi, dikkat et, işin önüne, ardına iyi bak der!
-
ظاهرش منکر که باطن هیچ نیست ** باطنش گوید که بنماییم بیست 1010
- Dışı içimizde hiçbir şey yoktur diye inkârda da bulunur... İçi hele dur da sana hakikatimizi gösterelim der.
-
ظاهرش با باطنش در چالشاند ** لاجرم زین صبر نصرت میکشند
- Dışıyla içi savaştadır... Ve içi, dışına sabrettiğinden Allah yardımına nail olur.
-
زین ترشرو خاک صورتها کنیم ** خندهی پنهانش را پیدا کنیم
- İşte biz bu ekşi suratlı topraktan suretler düzer onun gizli gülümsemesini meydana çıkarırız.
-
زانک ظاهر خاک اندوه و بکاست ** در درونش صد هزاران خندههاست
- Çünkü toprağın dışı kederden, ağlayıştan ibarettir ama içinde yüz binlerce gülüşler vardır.
-
کاشف السریم و کار ما همین ** کین نهانها را بر آریم از کمین
- Biz sırları açığa vururuz... İşimiz budur bizim! Bu gizli şeyleri pusudan çıkarır dururuz!
-
گرچه دزد از منکری تن میزند ** شحنه آن از عصر پیدا میکند 1015
- Hırsız inkârdan gelir, susar bir şey söylemez ama sahne onu sıkıştırır, hırsızlığını meydana çıkarır!
-
فضلها دزدیدهاند این خاکها ** تا مقر آریمشان از ابتلا
- Bu topraklarda da nice nimetler çalmıştır... Onu belâlara uğratır, ikrar ettirir.