صبغة الله گاه پوشیده کند ** پردهی بیچون بر آن ناظر تند
Allah boyası, bazen örter, neliksiz niteliksiz Allah perdesini, bakanın önüne örüverir.
تا نبیند خصم را پهلوی خویش ** قدرت یزدان از آن بیشست بیش
Bu suretle düşmanını kendi yanındayken bile göstermez. Allah kudreti, bundan da artık, bundan da üstün.
مصطفی میدید احوال شبش ** لیک مانع بود فرمان ربش
Mustafa onun geceki halini görüyordu. Fakat Allah fermanı,
تا که پیش از خبط بگشاید رهی ** تا نیفتد زان فضیحت در چهی
Ona hatasını bildirmeden bir yol açmasına, o kötülükle bir kuyuya düşmesine mani olmaktaydı.
لیک حکمت بود و امر آسمان ** تا ببیند خویشتن را او چنان 105
Allah hikmeti ve gökten inen emir, onun kendisini o halde görmesini istemekteydi.
بس عداوتها که آن یاری بود ** بس خرابیها که معماری بود
Nice düşmanlıklar vardır ki dostluğa çıkar. Nice yıkılmalar vardır ki yapılmaya döner.
جامه خواب پر حدث را یک فضول ** قاصدا آورد در پیش رسول
Bir herzevekil, o pis yatağı, inadına Peygamberin yanına getirdi.
که چنین کردست مهمانت ببین ** خندهای زد رحمةللعالمین
Ve gör hele, konuğun bu işi işlemiş dedi. Alemlere rahmet olan Mustafa, bir güldü.
که بیار آن مطهره اینجا به پیش ** تا بشویم جمله را با دست خویش
Getir o ibriği dedi, hepsini kendi elimle yıkayayım dedi.
هر کسی میجست کز بهر خدا ** جان ما و جسم ما قربان ترا 110
Herkes “Allah hakki için yapma, canımız da sana kurban olsun, tenimiz de.
ما بشوییم این حدث را تو بهل ** کار دستست این نمط نه کار دل
Sen bırak bu pisliği biz yıkayalım. Bu iş, el işidir, gönül işi değil.
ای لعمرک مر ترا حق عمر خواند ** پس خلیفه کرد و بر کرسی نشاند
Ey hakkında “Le amruka-ömrün için” diye Allah’nın and içtiği zat, Allah sana ömür dedi. Seni halife yaptı, kürsüye oturttu.
ما برای خدمت تو میزییم ** چون تو خدمت میکنی پس ما چهایم
Biz sana hizmet için yaşıyoruz, sen hizmet etmeye kalkışırsan biz ne oluruz? “ dedi.
گفت آن دانم و لیک این ساعتیست ** که درین شستن بخویشم حکمتیست
Peygamber dedi ki: “Ben de biliyorum, fakat şimdi bunu ben yıkayacağım. Bunu bizzat yıkamamda bir hikmet var.”
منتظر بودند کین قول نبیست ** تا پدید آید که این اسرار چیست 115
Bu söz Peygamber sözü diye hepsi sustular, bu sır nedir, hele bir çıksın diye beklemeye koyuldular.
او به جد میشست آن احداث را ** خاص ز امر حق نه تقلید و ریا
Peygamber o pisliği, bilhassa Allah buyruğu ile adamakıllı yıkamakta idi, riya ile değil.
که دلش میگفت کین را تو بشو ** که درین جا هست حکمت تو بتو
Çünkü, gönlü bunu sen yıka bunda kat kat hikmetler var diyordu.
سبب رجوع کردن آن مهمان به خانهی مصطفی علیهالسلام در آن ساعت که مصطفی نهالین ملوث او را به دست خود میشست و خجل شدن او و جامه چاک کردن و نوحهی او بر خود و بر سعادت خود
Mustafa, onun pis yatağını eliyle yıkarken o konuğun geri dönmesi, utanıp elbisesini yırtarak kendisine ve haline ağlamaya başlaması ve bunun sebebi
کافرک را هیکلی بد یادگار ** یاوه دید آن را و گشت او بیقرار
O kafirciğin bir armağan heykeli vardı. Onu kaybolmuş görünce kararı kalmadı.
گفت آن حجره که شب جا داشتم ** هیکل آنجا بیخبر بگذاشتم
Dedi ki gece kaldığım odadadır haberim olmadan orada bıraktım.
گر چه شرمین بود شرمش حرص برد ** حرص اژدرهاست نه چیزیست خرد 120
Utanıyordu ama hırsı da onu, o yana çekiyordu. Hırs ejderhadır küçücük bir şey değil.
از پی هیکل شتاب اندر دوید ** در وثاق مصطفی و آن را بدید
Heykelin ardına düşüp koşa koşa geldi, onu Mustafa’nın odasında gördü.
کان یدالله آن حدث را هم به خود ** خوش همیشوید که دورش چشم بد
Gördü ama Allah eli bizzat o pisliği yıkamaktaydı, kötü gözler ondan ırak olsun; kafir bunu da gördü.
هیکلش از یاد رفت و شد پدید ** اندرو شوری گریبان را درید
Gördü de heykeli hatırından çıktı. Onda bir coşkunluktur baş gösterdi, yakasını yırttı.
میزد او دو دست را بر رو و سر ** کله را میکوفت بر دیوار و در
İki elini yüzüne, başına vuruyor, kafasını duvara kapıya çarpıyordu.
آنچنان که خون ز بینی و سرش ** شد روان و رحم کرد آن مهترش 125
Bir halde ki burnundan, başından kanlar revan olmaya başladı. O ulu Peygamber, ona acıdı.