شرع بهر دفع شر رایی زند ** دیو را در شیشهی حجت کند
Şeriat şerri def etmek için bir rey kullanır, Şeytanı delil şişesi içine hapseder.
از گواه و از یمین و از نکول ** تا به شیشه در رود دیو فضول
Boşboğaz Şeytanı, tanıkla, yeminle, aht’e yemininden dönmesinden ilzam ederde Şeytan bu suretle şişeye girer.
مثل میزانی که خشنودی دو ضد ** جمع میآید یقین در هزل و جد
Şeriat iki zıttı hoşnut eden bir teraziye benzer. Alayla doğruyu bir araya getirir.
شرع چون کیله و ترازو دان یقین ** که بدو خصمان رهند از جنگ و کین
Şeriat, bil ki kileye teraziye benzer. Onun sebebi ile iki düşman da savaştan kinden kurtulur.
گر ترازو نبود آن خصم از جدال ** کی رهد از وهم حیف و احتیال 1215
Terazi olmasa o düşman, ziyan ettiğini, hileye uğradığını vehim etmeden nasıl kurtulurdu?
پس درین مردار زشت بیوفا ** این همه رشکست و خصمست و جفا
Şu halde şu vefasız pis dünyada ne varsa hep hasettir, hep düşmandır, hep cefadır.
پس در اقبال و دولت چون بود ** چون شود جنی و انسی در حسد
Dünya böyle olunca artık devlet ve ikbale erişme hususunda cinler ve insanlar, nasıl hasede düşerler, düşün!
آن شیاطین خود حسود کهنهاند ** یک زمان از رهزنی خالی نهاند
Zaten o şeytanlar, eski hasetçilerdir. Bir an bile yol kesmeden vazgeçmezler.
وآن بنی آدم که عصیان کشتهاند ** از حسودی نیز شیطان گشتهاند
İsyan tohumunu eken Ademoğulluları da haset yüzünden şeytan olmuşlardır.
از نبی برخوان که شیطانان انس ** گشتهاند از مسخ حق با دیو جنس 1220
Kuran’ı oku da bak. İnsan şeytanları da, Tanrı’nın çarpmasıyla Şeytan cinsinden olmuşlardır.
دیو چون عاجز شود در افتتان ** استعانت جوید او زین انسیان
Şeytan birisini kandırma da aciz oldu mu bu çeşit insanlardan yardım ister.
که شما یارید با ما یاریی ** جانب مایید جانب داریی
Siz dostsunuz, bize dostlukta bulunan, bizdensiniz, bizim tarafımızı tutun derler.
گر کسی را ره زنند اندر جهان ** هر دو گون شیطان بر آید شادمان
Alemde birisinin yolunu kestiler, birini azdırıp yoldan çıkardılar mı iki cinsten olan şeytanlar da sevinirler.
ور کسی جان برد و شد در دین بلند ** نوحه میدارند آن دو رشکمند
Birisi imanla can verdi, dinde mertebesi yüceldi mi iki bölük de feryada, ağlayıp bağırmaya koyulur.
هر دو میخایند دندان حسد ** بر کسی که داد ادیب او را خرد 1225
Bir edep sahibi birisine akıl verdi, onu doğru yola getirdi mi iki bölük de dişlerini çiğnemeye hayıflanmaya başlarlar.
پرسیدن آن پادشاه از آن مدعی نبوت کی آنک رسول راستین باشد و ثابت شود با او چه باشد کی کسی را بخشد یا به صحبت و خدمت او چه بخشش یابند غیر نصیحت به زبان کی میگوید
Padişahın, peygamberlik davasına kalkışan kişiye “Doğru peygamber olan, adama ne bağışlar, yahut kendisiyle görüşen ve ona hizmet eden kişiler, dille verilen öğütten başka ondan ne ihsan elde ederler?” diye sorması
شاه پرسیدش که باری وحی چیست ** یا چه حاصل دارد آن کس کو نبیست
Padişah söyle bakalım bari, vahiy nedir, yahut da peygamber olan, ne elde eder? Diye sordu.
گفت خود آن چیست کش حاصل نشد ** یا چه دولت ماند کو واصل نشد
Adam dedi ki: Ne vardır ki peygamber, onu elde etmesin, yahut ne devlet kalmıştır ki peygamber ona ulaşmış bulunmasın?
گیرم این وحی نبی گنجور نیست ** هم کم از وحی دل زنبور نیست
Tutalım ki bu peygambere gelen vahiy, Tanrı sırlarının hazinesi değil, bal arısının gönlüne gelen vahiyden de aşağı değil ya.
چونک او حی الرب الی النحل آمدست ** خانهی وحیش پر از حلوا شدست
“Tanrı bal arısına vahiy etti” ayetine gelince onun vahiy evi tatlılarla doldu.
او به نور وحی حق عزوجل ** کرد عالم را پر از شمع و عسل 1230
O yüce ve ulu Tanrı’nın vahiy nuru ile alemi mum ve balla doldurdu.
این که کرمناست و بالا میرود ** وحیش از زنبور کمتر کی بود
Bense insanım, hakkımda “Biz onu ululadık” dendi. İnsan yücelere gitmede. Artık insana olan vahiy nasıl olur da arıya gelen vahiyden aşağı olur?
نه تو اعطیناک کوثر خواندهای ** پس چرا خشکی و تشنه ماندهای
Sen “Biz sana kevseri – çokluğu, tükenmez soy sopu verdik” ayetini okumadın mı? Okuduysan neden böyle kupkuru ve susuz kaldın öyleyse?