English    Türkçe    فارسی   

5
1338-1362

  • خر همی شد لاغر و خاتون او  ** مانده عاجز کز چه شد این خر چو مو 
  • Eşek boyuna zayıflayıp durmaktaydı. Eşeğin sahibi olan kadın da neden bu eşek böyle zayıflıyor, neden böyle kıl gibi inceliyor deyip dururdu. Fakat işin ne olduğunu anlamakta acizdi.
  • نعل‌بندان را نمود آن خر که چیست  ** علت او که نتیجه‌ش لاغریست 
  • Nalbantlara illeti nedir, neden zayıflamakta diye gösterdiyse de,
  • هیچ علت اندرو ظاهر نشد  ** هیچ کس از سر او مخبر نشد  1340
  • Onda hiçbir illet görünmedi, kimse bunun iç yüzünü haber veremedi.
  • در تفحص اندر افتاد او به جد  ** شد تفحص را دمادم مستعد 
  • Kadın bu işin aslını adamakıllı araştırmaya başladı. Her an eşeğin haline dikkat etmekte, neden böyle zayıfladığını bulmaya çalışmaktaydı.
  • جد را باید که جان بنده بود  ** زانک جد جوینده یابنده بود 
  • İnsanın adamakıllı çalışmaya kul olması gerekir. Çünkü her şeyi iyice arayan nihayet bulur.
  • چون تفحص کرد از حال اشک  ** دید خفته زیر خر آن نرگسک 
  • Eşeğin haline dikkat edip dururken bir de ne görsün? O halayık eşeğin altına yatmıyor mu?
  • از شکاف در بدید آن حال را  ** بس عجب آمد از آن آن زال را 
  • Bunu kapının yarığından gördü bu hale pek şaştı.
  • خر همی‌گاید کنیزک را چنان  ** که به عقل و رسم مردان با زنان  1345
  • Eşek, erkekler kadınlara nasıl yakınlaşırsa aynen onun gibi halayığa yakınlaşmış, işini becermekteydi.
  • در حسد شد گفت چون این ممکنست  ** پس نم اولیتر که خر ملک منست 
  • Kadın hasede düştü. Dedi ki, bu eşek, benim eşeğim, nasıl olur bu iş? Bu işin bana olması lazım ben işe daha ehlim.
  • خر مهذب گشته و آموخته  ** خوان نهادست و چراغ افروخته 
  • Eşek işi öğrenmiş, alışmış. Adeta sofra yayılmış, mum da yanmış.
  • کرد نادیده و در خانه بکوفت  ** کای کنیزک چند خواهی خانه روفت 
  • Görmemezlikten gelip ahırın kapısını vurdu. A kız ne vakte dek ahırı süpürüp duracaksın? dedi.
  • از پی روپوش می‌گفت این سخن  ** کای کنیزک آمدم در باز کن 
  • Bu sözü işi gizlemek için söylüyor, ben geldim kapıyı aç diyordu.
  • کرد خاموش و کنیزک را نگفت  ** راز را از بهر طمع خود نهفت  1350
  • Sustu, halayığa hiçbir şey söylemedi. Bu işe tamah ettiği için işi gizledi.
  • پس کنیزک جمله آلات فساد  ** کرد پنهان پیش شد در را گشاد 
  • Halayık bütün fesat aletlerini gizleyip kapıyı açtı.
  • رو ترش کرد و دو دیده پر ز نم  ** لب فرو مالید یعنی صایمم 
  • Yüzünü ekşitip gözlerini yaşartarak dudaklarını oynatmaya başladı, güya oruçluyum demek istiyordu.
  • در کف او نرمه جاروبی که من  ** خانه را می‌روفتم بهر عطن 
  • Eline sapı yıpranmış bir süpürge aldı, develerin yatması için ahırı süpürüyor göründü.
  • چونک باع جاروب در را وا گشاد  ** گفت خاتون زیر لب کای اوستاد 
  • Elinde süpürge kapıyı açınca kadın, dudak altından seni usta seni, dedi.
  • رو ترش کردی و جاروبی به کف  ** چیست آن خر برگسسته از علف  1355
  • Yüzünü ekşittin, eline süpürgeyi aldın, iyi. Fakat yemeden içmeden kesilmiş eşeğin hali ne?
  • نیم کاره و خشمگین جنبان ذکر  ** ز انتظار تو دو چشمش سوی در 
  • İşi yarıda kalmış, öfkeli, aleti oynayıp durmada. Gözleri kapıda seni beklemede.
  • زیر لب گفت این نهان کرد از کنیز  ** داشتش آن دم چو بی‌جرمان عزیز 
  • Bunu dudağı altından söyledi, halayıktan gizledi. Onu suçsuz gibi ululayıp,
  • بعد از آن گفتش که چادر نه به سر  ** رو فلان خانه ز من پیغام بر 
  • Dedi ki: Tez çarşafını başına al. Filan eve git benden selam söyle.
  • این چنین گو وین چنین کن وآنچنان  ** مختصر کردم من افسانه‌ی زنان 
  • Şunu söyle, böyle yap, şöyle et. Neyse ben kadınların masallarını kısa kesiyorum.
  • آنچ مقصودست مغز آن بگیر  ** چون براهش کرد آن زال ستیر  1360
  • Maksat neyse sen onun hülasasını al. O işi görmezlikten gelen kadın onu yola vurunca,
  • بود از مستی شهوت شادمان  ** در فرو بست و همی‌گفت آن زمان 
  • Zaten şehvetten sarhoş olmuştu, hemen kapıyı kapadı, oh dedi.
  • یافتم خلوت زنم از شکر بانگ  ** رسته‌ام از چار دانگ و از دو دانگ 
  • Yalnız kaldım, bağıra, bağıra şükredeyim. Artık erkeklerin gah tam, gah yarım yamalak yakınlaşmasından kurtuldum.