-
دلق چرکین بر کنم آنجا ز سر ** خلعت پاکم دهد بار دگر
- Kirli hırkamı orada başımdan çıkarırım, o, yine bana temiz bir elbise verir.
-
کار او اینست و کار من همین ** عالمآرایست رب العالمین
- Onun işi budur, benim işim de bu. Alemlerin Rabbi, alemi bezer süsler” der.
-
گر نبودی این پلیدیهای ما ** کی بدی این بارنامه آب را
- Bizim bu pisliklerimiz olmasaydı suya bu icazetname nereden verilirdi?
-
کیسههای زر بدزدید از کسی ** میرود هر سو که هین کو مفلسی 210
- Su, birisinden altın keseleri çalmış, nerede bir müflis diye her tarafa koşan birine benzer.
-
یا بریزد بر گیاه رستهای ** یا بشوید روی رو ناشستهای
- Yahut bitmiş otlara dökülür; yahut bir yüzü yunmamışın yüzünü yıkar.
-
یا بگیرد بر سر او حمالوار ** کشتی بیدست و پا را در بحار
- Yahut da denizlerde elsiz ayaksız gemiyi hamal gibi başında taşır.
-
صد هزاران دارو اندر وی نهان ** زانک هر دارو بروید زو چنان
- Onda yüz binlerce ilaç gizli. Çünkü her ilaç olduğu gibi ondan yetişir gelişir.
-
جان هر دری دل هر دانهای ** میرود در جو چو داروخانهای
- Her incinin canı, her tanenin gönlü, bir eczane gibi olan suda yürür durur.
-
زو یتیمان زمین را پرورش ** بستگان خشک را از وی روش 215
- Yeryüzü yetimlerini o besler, kuruyup kalmış kişileri o yürütür.
-
چون نماند مایهاش تیره شود ** همچو ما اندر زمین خیره شود
- Fakat mayası bitti mi bunalır, yeryüzünde bizim gibi şaşırır kalır.
-
استعانت آب از حق جل جلاله بعد از تیره شدن
- Suyun bulandıktan sonra ulu Allah’dan yardım dilemesi
-
ناله از باطن برآرد کای خدا ** آنچ دادی دادم و ماندم گدا
- İçten feryada başlar; Yarabbi, bana ne verdiysen verdim, yoksul kaldım.
-
ریختم سرمایه بر پاک و پلید ** ای شه سرمایهده هل من مزید
- Sermayemi temize pise döktüm sarf ettim. Ey sermaye veren, daha yok mu?
-
ابر را گوید ببر جای خوشش ** هم تو خورشیدا به بالا بر کشش
- Allah buluta onu iyi bir yere götür der. Güneşe de ey güneş der onu yukarıya çek!
-
راههای مختلف میراندش ** تا رساند سوی بحر بیحدش 220
- Onu türlü türlü yollara sürer, nihayet ucu bucağı olmayan denize ulaştırır.
-
خود غرض زین آب جان اولیاست ** کو غسول تیرگیهای شماست
- Bu sudan maksat velilerin canıdır. O can, sizin kirliliklerinizi iyiden iyiye yıkar, arıtır.
-
چون شود تیره ز غدر اهل فرش ** باز گردد سوی پاکی بخش عرش
- Yeryüzündekilerin hıyanetliklerinden bunaldı mı yine arşa, temizlik bağışlayana gider.
-
باز آرد زان طرف دامن کشان ** از طهارات محیط او درسشان
- Yine o taraftan eteğini çeke çeke gelir, o okyanusun temizliklerinden yeryüzündekilere ders vermeye koşar.
-
ز اختلاط خلق یاید اعتدال ** آن اسفر جوید که ارحنا یا بلال
- Halkla karışmadan yoruldu mu o sefer “ey Bilal, sesinle bize bir huzur ver, bir istirahat ver.”
-
ای بلال خوش نوای خوش صهیل ** میذنه بر رو بزن طبل رحیل 225
- Ey güzel sesli Bilal ezan okunan yere çık, göç davulunu çal der.
-
جان سفر رفت و بددن اندر قیام ** وقت رجعت زین سبب گوید سلام
- Can sefere gitti beden kıyamda. Bu yüzden namaz bitince selam verilir işte.
-
از تیمم وا رهاند جمله را ** وز تحری طالبان قبله را
- Herkesi teyemmüm kurtarır, kıble arayanları aramaktan vaz geçirir, kıbleyi gösterir.
-
این مثل چون واسطهست اندر کلام ** واسطه شرطست بهر فهم عام
- Bu misal getirme söz arasında bir vasıtadır. Herkesin anlaması için vasıta şarttır.
-
اندر آتش کی رود بیواسطه ** جز سمندر کو رهید از رابطه
- Bir delile bağlanmadan kurtulmuş olan semenderden başka kim, vasıtasız ateşe girebilir?
-
واسطهی حمام باید مر ترا ** تا ز آتش خوش کنی تو طبع را 230
- Tabiatını ateşle hoş bir hale getirmen için vasıtan hamamdır.
-
چون نتانی شد در آتش چون خلیل ** گشت حمامت رسول آبت دلیل
- Halil gibi ateşe giremeyeceğinden hamam sana elçi oldu, su da delil.