-
که آن دعای شیخ نه چون هر دعاست ** فانی است و گفت او گفت خداست
- Çünkü şeyhin o duası, her duaya benzemez. Şeyh, Tanrıda yok olmuştur, onun sözü Hak sözüdür.
-
چون خدا از خود سال و کد کند ** پس دعای خویش را چون رد کند
- Tanrı, kendisinden bir şey isterse kendi isteğini nasıl reddeder?
-
یک سبب انگیخت صنع ذوالجلال ** که رهانیدش ز نفرین و وبال 2245
- Ululuk ıssı Tanrı, onu bu lanetleme işten, bu vebalden kurtarmak için bir sebep halketti.
-
اندر آن حمام پر میکرد طشت ** گوهری از دختر شه یاوه گشت
- Nasuh, hamamda tası doldururken padişahın kızının bir incisi kayboldu.
-
گوهری از حلقههای گوش او ** یاوه گشت و هر زنی در جست و جو
- Küpesindeki incilerden biri kayboldu ve bütün kadınlar, o inciyi araştırmaya koyuldular.
-
پس در حمام را بستند سخت ** تا بجویند اولش در پیچ رخت
- Önce herkesin eşyasını araştırmak üzere hamamın kapısını iyice kapattılar.
-
رختها جستند و آن پیدا نشد ** دزد گوهر نیز هم رسوا نشد
- Herkesin eşyası arandı, inci bulunmadığı gibi inciyi çalan da rezil olmadı.
-
پس به جد جستن گرفتند از گزاف ** در دهان و گوش و اندر هر شکاف 2250
- Bunun üzerine bu üstün körü işi bırakıp herkesin ağzını, kulağını, vücudundaki bütün delikleri adamakıllı aramaya koyuldular.
-
در شکاف تحت و فوق و هر طرف ** جست و جو کردند دری خوش صدف
- O sedefi güzel inciyi altta, üstte her yanda araştırmaya başladılar.
-
بانگ آمد که همه عریان شوید ** هر که هستید ار عجوز و گر نوید
- Hepiniz soyunun, ihtiyar genç herkes anadan doğma soyunsun diye bağırıldı.
-
یک به یک را حاجبه جستن گرفت ** تا پدید آید گهردانهی شگفت
- Sultanın hizmetçileri, o değerli inciyi bulmak için bir bir, herkesi aramaya başladılar.
-
آن نصوح از ترس شد در خلوتی ** روی زرد و لب کبود از خشیتی
- Nasuh, korkusundan tenha bir yere çekildi. Yüzü, korkusundan sapsarı olmuştu, dudakları gövermişti.
-
پیش چشم خویش او میدید مرگ ** رفت و میلرزید او مانند برگ 2255
- Ölümünü gözünün önünde görüyor, gazel yaprağı gibi tirtir titriyordu.
-
گفت یارب بارها برگشتهام ** توبهها و عهدها بشکستهام
- Dedi ki: Yarabbi, nice defalar tövbeler ettim; ahtlar ettim, sonra onları bozdum.
-
کردهام آنها که از من میسزید ** تا چنین سیل سیاهی در رسید
- Ben, bana lâyık olanları yaptım. Sonunda da işte bu kara sel, gelip çattı.
-
نوبت جستن اگر در من رسد ** وه که جان من چه سختیها کشد
- Arama nöbeti bana gelirse eyvah bana! Kim bilir neler çekecek, ne güçlüklere düşeceğim?
-
در جگر افتادهاستم صد شرر ** در مناجاتم ببین بوی جگر
- Ciğerime yüzlerce kor düştü. Münacatımdaki ciğer kokusuna bak.
-
این چنین اندوه کافر را مباد ** دامن رحمت گرفتم داد داد 2260
- Böyle bir keder, böyle bir gam, kâfirde bile olmasın. Rahmet eteğine sarıldım, medet medet!
-
کاشکی مادر نزادی مر مرا ** یا مرا شیری بخوردی در چرا
- Keşke anam, beni doğurmasaydı, yahut da beni bir aslan paralasaydı.
-
ای خدا آن کن که از تو میسزد ** که ز هر سوراخ مارم میگزد
- Tanrım, sana düşeni yap. Beni, her delikten bir yılan sokmada.
-
جان سنگین دارم و دل آهنین ** ورنه خون گشتی درین رنج و حنین
- Ne de taş gibi bir canım, ne de demir gibi bir yüreğim varmış. Yoksa bu dertle çoktan erir, kan kesilirdim.
-
وقت تنگ آمد مرا و یک نفس ** پادشاهی کن مرا فریاد رس
- Vaktim daraldı, bir an içinde feryadıma yetiş, padişahlık et.
-
گر مرا این بار ستاری کنی ** توبه کردم من ز هر ناکردنی 2265
- Beni bu sefer de korur, suçumu örtersen ne olur? Her türlü yapılmıyacak işlerden tövbe ettim.
-
توبهام بپذیر این بار دگر ** تا ببندم بهر توبه صد کمر
- Bu sefer de tövbemi kabul et de tövbemde durmak için yüzlerce kemer bağlanayım.
-
من اگر این بار تقصیری کنم ** پس دگر مشنو دعا و گفتنم
- Bu sefer de kusurda bulunursam artık duamı ve sözümü dinleme.