-
آن یکی پرسید اشتر را که هی ** از کجا میآیی ای اقبال پی 2440
- Birisi, deveye "Ey izi kutlu, nerden geliyorsun?" dedi.
-
گفت از حمام گرم کوی تو ** گفت خود پیداست در زانوی تو
- Deve dedi ki: Senin civarında bulunan sıcacık hamamdan. Adam, evet dedi, zaten dizinden belli!
-
مار موسی دید فرعون عنود ** مهلتی میخواست نرمی مینمود
- İnatçı Firavun, Musa'nın ejderhasını görünce mühlet istedi, yumuşaklık gösterdi.
-
زیرکان گفتند بایستی که این ** تندتر گشتی چو هست او رب دین
- Akıllılar dediler ki: Bu, daha fazla sertleşmeliydi. Hani ya Tanrıydı ya!
-
معجزهگر اژدها گر مار بد ** نخوت و خشم خداییاش چه شد
- Mucize ister ejderha olsun, ister yılan. Onun Tanrılık kibri, Tanrılık hışımı ne oldu?
-
رب اعلی گر ویست اندر جلوس ** بهر یک کرمی چیست این چاپلوس 2445
- Oturunca "Ben yüce Tanrıyım" diyordu. Bir kurtcağız için bu yaltaklanma neden?
-
نفس تو تا مست نقلست و نبید ** دانک روحت خوشهی غیبی ندید
- Senin nefsin, mezeyle, hurma şarabiyle sarhoşsa bil ki gayıp salkımını görmemiştir.
-
که علاماتست زان دیدار نور ** التجافی منک عن دار الغرور
- Çünkü o nuru görenlerde alâmetler vardır. Onlar, bu gurur yüzünden uzaklaşırlar.
-
مرغ چون بر آب شوری میتند ** آب شیرین را ندیدست او مدد
- Acı suyun etrafında dönüp dolaşan kuş, tatlı suyu görmemiştir.
-
بلک تقلیدست آن ایمان او ** روی ایمان را ندیده جان او
- Onun imanı da taklitten ibarettir. Canı, iman yüzünü görmemiştir.
-
پس خطر باشد مقلد را عظیم ** از ره و رهزن ز شیطان رجیم 2450
- Mukallide yoldan da büyük bir tehlike vardır" yol kesen taşlanmış Şeytandan da.
-
چون ببیند نور حق آمن شود ** ز اضطرابات شک او ساکن شود
- Fakat hak nurunu görünce emin olur. Ondaki şüphe ıstırapları yatışır.
-
تا کف دریا نیاید سوی خاک ** که اصل او آمد بود در اصطکاک
- Denizin köpüğü, aslı olan toprağa gelmedikçe çalkanır durur.
-
خاکی است آن کف غریبست اندر آب ** در غریبی چاره نبود ز اضطراب
- O köpük, toprağa aittir, denizde gariptir. Gariplikte de ıstırap çekmesinden başka bir çaresi yoktur.
-
چونک چشمش باز شد و آن نقش خواند ** دیو را بر وی دگر دستی نماند
- Bir adamın gözü açıldı da o nakşı okudu mu artık Şeytan, bir daha ona el atamaz.
-
گرچه با روباه خر اسرار گفت ** سرسری گفت و مقلدوار گفت 2455
- Eşek, tilkiye sırlar söyledi ama serserice söyledi, mukallitçe söyledi.
-
آب را بستود و او تایق نبود ** رخ درید و جامه او عاشق نبود
- Suyu övdü, fakat iştiyakı yoktu. Yüzünü, elbisesini yırttı, fakat âşık değildi.
-
از منافق عذر رد آمد نه خوب ** زانک در لب بود آن نه در قلوب
- Münafıkın özrü kabul edilmez. Çünkü o özür, dudağındadır, kalbinde değil.
-
بوی سیبش هست جزو سیب نیست ** بو درو جز از پی آسیب نیست
- Elma kokusuna sahiptir ama elmaya değil. O koku, onda ancak zarar vermek için vardır.
-
حملهی زن در میان کارزار ** نشکند صف بلک گردد کارزار
- Bütün kadınlar, savaşta saf yarmazlar, feryat ve figan ederler.
-
گرچه میبینی چو شیر اندر صفش ** تیغ بگرفته همیلرزد کفش 2460
- Onu saf içinde aslan gibi görürsün, eline kılıcını almıştır ama eli titrer durur.
-
وای آنک عقل او ماده بود ** نفس زشتش نر و آماده بود
- Vay aklı dişi, kötü ve çirkin nefsi erkek ve atılmaya hazır olana!
-
لاجرم مغلوب باشد عقل او ** جز سوی خسران نباشد نقل او
- Nihayet onun aklı alt olur. Ziyandan başka bir yere göçemez.
-
ای خنک آن کس که عقلش نر بود ** نفس زشتش ماده و مضطر بود
- Ne mutlu aklı erkek olana, çirkin nefsi dişi ve âciz bulunana!
-
عقل جزویاش نر و غالب بود ** نفس انثی را خرد سالب بود
- Cüzi aklı, erkek ve üst olursa dişi nefsini aklı, alt eder.