-
مشکآلودست الا مشک نیست ** بوی مشکستش ولی جز پشک نیست
- Misklere bulanmıştır ama misk değildir. Kendisinde misk kokusu vardır ama pis bir şeydir ancak.
-
تا که پشکی مشک گردد ای مرید ** سالها باید در آن روضه چرید
- Ey mürit, pislik, misk haline gelinceye kadar yıllarca o bahçede otlamak gerek.
-
که نباید خورد و جو همچون خران ** آهوانه در ختن چر ارغوان
- Evet, arpa yememeli eşekler gibi. Ceylâncasına Huten ülkesinde erguvan otlamak gerek.
-
جز قرنفل یا سمن یا گل مچر ** رو به صحرای ختن با آن نفر
- Karanfilden, yaseminden, gülden başka bir şey otlama. O ceylânlarla Huten sahrasına yürü!
-
معده را خو کن بدان ریحان و گل ** تا بیابی حکمت و قوت رسل 2475
- Mideni o reyhanlara, güllere alıştır da peygamberlerin hikmet ve gıdasını bul.
-
خوی معده زین که و جو باز کن ** خوردن ریحان و گل آغاز کن
- Mideni şu ottan, arpadan vazgeçir, reyhan ve gül yemeye başla.
-
معدهی تن سوی کهدان میکشد ** معدهی دل سوی ریحان میکشد
- Ten midesi, insanı samanlığa çeker. Gönül midesi reyhanlığa.
-
هر که کاه و جو خورد قربان شود ** هر که نور حق خورد قرآن شود
- Ot ve arpa yiyen kurban olur. Tanrı nuriyle gıdalanan Kuran olur.
-
نیم تو مشکست و نیمی پشک هین ** هین میفزا پشک افزا مشک چین
- Senin yarın pisliktir, yarın misk. Kendine gel de pisliği değil, Çin miskini artır.
-
آن مقلد صد دلیل و صد بیان ** در زبان آرد ندارد هیچ جان 2480
- O mukallitte yüzlerce delil, yüzlerce söz vardır. Ama dile getirince görürsün ki onlarda can yok.
-
چونک گوینده ندارد جان و فر ** گفت او را کی بود برگ و ثمر
- Söyliyende can ve fer olmazsa sözünde yaprak ve meyva nerden olacak? Öyle söz, tesir eder mi hiç?
-
میکند گستاخ مردم را به راه ** او بجان لرزانترست از برگ کاه
- Küstahçasına insanları yola sokar ama kendisi saman çöpünden fazla titrer.
-
پس حدیثش گرچه بس با فر بود ** در حدیثش لرزه هم مضمر بود
- Sözü pek parlaktır, fakat sözünde de bir titreyiş gizlidir.
-
فرق میان دعوت شیخ کامل واصل و میان سخن ناقصان فاضل فضل تحصیلی بر بسته
- Kâmil ve Tanrı'ya ulaşmış şeyhin davetiyle, okumakla fazilet kazanmış kişilerin sözleri arasındaki fark
-
شیخ نورانی ز ره آگه کند ** با سخن هم نور را همره کند
- Nura ulaşmış şeyh, insana yol bildirir, sözünü nurla yoldaş eder.
-
جهد کن تا مست و نورانی شوی ** تا حدیثت را شود نورش روی 2485
- Çalış çabala da sarhoş ol, nura ulaş, sözünden Tanrı nuru aksın.
-
هر چه در دوشاب جوشیده شود ** در عقیده طعم دوشابش بود
- Pekmez içinde ne kaynatılırsa pekmez lezzetini alır.
-
از جزر وز سیب و به وز گردگان ** لذت دوشاب یابی تو از آن
- Havuç, elma, ayva ve ceviz, pekmezde kayna" tılsa hepsinden de pekmez lezzetini alırsın.
-
علم اندر نور چون فرغرده شد ** پس ز علمت نور یابد قوم لد
- Bilgi de nura karışırsa inatçı ve kötü kişiler bile bilginden nur bulurlar.
-
هر چه گویی باشد آن هم نورناک ** که آسمان هرگز نبارد غیر پاک
- Ne söylersen o da nur olur. Çünkü gökten sudan başka bir şey yağmaz.
-
آسمان شو ابر شو باران ببار ** ناودان بارش کند نبود به کار 2490
- Gök ol, bulut ol, yağmur yağdır. Oluk da yağmur yağdırır ama faydası yok.
-
آب اندر ناودان عاریتیست ** آب اندر ابر و دریا فطرتیست
- Oluktaki su iğretidir, halbuki bulutta ve denizde yaradılıştan vardır.
-
فکر و اندیشهست مثل ناودان ** وحی و مکشوفست ابر و آسمان
- Düşünce, oluğa benzer. Vahiy ve keşif, bulut ve denizdir.
-
آب باران باغ صد رنگ آورد ** ناودان همسایه در جنگ آورد
- Yağmur suyu, bahçeyi yüz türlü renklerle bezer. Halbuki oluk, komşuları birbirine düşürür, kavga çıkarır.
-
خر دو سه حمله به روبه بحث کرد ** چون مقلد بد فریب او بخورد
- Eşek, tilkiyle iki üç kere bahiste bulundu. Fakat mukallitti, tilkinin hilesine kapıldı.
-
طنطنهی ادراک بینایی نداشت ** دمدمهی روبه برو سکته گماشت 2495
- Görgü ve anlayışı olmadığından tilkinin hilesi, onu kandırdı.