موسی جان سینه را سینا کند ** طوطیان کور را بینا کند
Can Musası, gönlü Sina haline getirir, kör dudu kuşlarının gözlerini açar.
خسرو شیرین جان نوبت زدست ** لاجرم در شهر قند ارزان شدست 2525
Can Şirininin Hüsrev'i nöbet urmuştur. Şehirde şeker ucuzlamıştır.
یوسفان غیب لشکر میکشند ** تنگهای قند و شکر میکشند
Gayp Yusufları ordularını çekmede, şeker denklerini getirmede.
اشتران مصر را رو سوی ما ** بشنوید ای طوطیان بانگ درا
Mısır'dan gelen develerin yüzü bizim tarafa yönelmiş, ey dudu kuşları, şenlik seslerini duyun!
شهر ما فردا پر از شکر شود ** شکر ارزانست ارزانتر شود
Şehrimiz, yarın şekerle dolacak. Şeker zaten ucuz ama daha da ucuzlayacak.
در شکر غلطید ای حلواییان ** همچو طوطی کوری صفراییان
Ey tatlı sevenler, şekerlere bulanın, sofrası olanların körlüklerine rağmen dudu gibi şekerlere bakın.
نیشکر کوبید کار اینست و بس ** جان بر افشانید یار اینست و بس 2530
Şeker kamışını dövün, iş ancak bundan ibaret Canlar feda edin, işte sevgili!
یک ترش در شهر ما اکنون نماند ** چونکه شیرین خسروان را بر نشاند
نقل بر نقلست و می بر می هلا ** بر مناره رو بزن بانگ صلا
Ya hey! Şarap üstüne şarap, meze üstüne meze. Artık minareye çık da sala ver!
سرکهی نه ساله شیرین میشود ** سنگ و مرمر لعل و زرین میشود
Dokuz yıllık sirke tatlılaşıyor. Taş ve mermer, lâ'al ve altın haline geliyor.
آفتاب اندر فلک دستکزنان ** ذرهها چون عاشقان بازیکنان
Güneş, gökyüzünde elceğizlerini çırpmada. Zerreler, âşıklar gibi birbirleriyle oynaşmada.
چشمها مخمور شد از سبزهزار ** گل شکوفه میکند بر شاخسار 2535
Kaynaklar, yeşilliklerden, çayırlık, çimenliklerden mahmurlaştı. Gül, dallar üstünde çiçekler açıyor.
چشم دولت سحر مطلق میکند ** روح شد منصور انا الحق میزند
Devlet gözü, tam bir büyü yapmada; ruh Mansur oldu, Enel Hak diye bağırmada.
گر خری را میبرد روبه ز سر ** گو ببر تو خر مباش و غم مخور
Tilki bir eşeği baştan çıkarırsa ko çıkarsın. Sen eşek olma da gani yeme.
حکایت آن شخص کی از ترس خویشتن را در خانهای انداخت رخها زرد چون زعفران لبها کبود چون نیل دست لرزان چون برگ درخت خداوند خانه پرسید کی خیرست چه واقعه است گفت بیرون خر میگیرند به سخره گفت مبارک خر میگیرند تو خر نیستی چه میترسی گفت خر به جد میگیرند تمییز برخاسته است امروز ترسم کی مرا خر گیرند
Birisi, korkusundan kendisini bir eve attı. Benzi safran gibi sararmış, dudakları gömgök olmuş, elleri söğüt yaprağı gibi tirtii- titriyordu. Ev sahibi hayrola, ne oldu? dedi. Adam, dışarıda eşekleri tutup yük yüklüyorlar diye cevap verdi. Ev sahibi : Peki a mübarek dedi, etekleri tutuyorlar Sen eşek değilsin ya, ne korkuyorsun? Adam dedi ki: öyle bir kızışmışlar, işe öyle bir sarılmışlar ki fark etmelerine imkân yok, korktum, ya beni de eşek diye tutarlarsa!
آن یکی در خانهای در میگریخت ** زرد رو و لب کبود و رنگ ریخت
Birisi kaçıp bir eve sığındı. Korkudan benzi uçmuş, sapsarı kesilmiş, dudakları gövermişti.
صاحب خانه بگفتش خیر هست ** که همی لرزد ترا چون پیر دست
Ev sahibi, peki dedi, A amcasının canı, eşekleri titremede.
واقعه چونست چون بگریختی ** رنگ رخساره چنین چون ریختی 2540
Ne oldu, neden kaçtın? Neden böyle benzin attı?
گفت بهر سخرهی شاه حرون ** خر همیگیرند امروز از برون
Adam dedi ki: Zâlim padişahı eğlendirmek için bugün sokakta ne kadar eşek varsa yakalıyorlar.
گفت میگیرند کو خر جان عم ** چون نهای خر رو ترا زین چیست غم
Ev sahibi, peki dedi. A amcasının canı, eşekleri yakalıyorlar. Sen eşek değilsin ya, bundan ne tasan var senin?
گفت بس جدند و گرم اندر گرفت ** گر خرم گیرند هم نبود شگفت
Adam dedi ki: Bu işe öyle bir girişmişler, öyle kızışmışlar ki beni bile eşek diye yakalarlarsa şaşılmaz.
بهر خرگیری بر آوردند دست ** جدجد تمییز هم برخاستست
Eşek yakalamaya el atmışlar, hiçbir şey farketmiyorlar artık!
چونک بیتمییزیانمان سرورند ** صاحب خر را به جای خر برند 2545
Bir şeyi fark etmeyen kişiler, başımıza geçerlerse eşeğin sahibini de eşek diye götürürler mi, götürürler!
نیست شاه شهر ما بیهوده گیر ** هست تمییزش سمیعست و بصیر
Fakat bizim şehrimizin padişahı, abes iş yapmaz. Onun temyiz hassası vardır. O her şeyi duyar, her şeyi görür.
آدمی باش و ز خرگیران مترس ** خر نهای ای عیسی دوران مترس
Adam ol da eşek tutanlardan korkma. Ey zamanenin İsası, eşek değilsin sen, ürkme.
چرخ چارم هم ز نور تو پرست ** حاش لله که مقامت آخرست
Dördüncü kat gök, senin nurunla dolu. Hâşa, senin durağın ahır değildir.