-
دور بود از شیر و آن شیر از نبرد ** تا به نزدیک آمدن صبری نکرد 2565
- Eşek, aslandan uzaktı. Eşeği görünce hırsından yaklaşmasına sabredemedi.
-
گنبدی کرد از بلندی شیر هول ** خود نبودش قوت و امکان حول
- Birden korkunç bir surette kükredi. Fakat kı-mıldıyacak kuvveti yoktu zaten.
-
خر ز دورش دید و برگشت و گریز ** تا به زیر کوه تازان نعل ریز
- Eşek, uzaktan bunu görünce dönüp nalları kaldırdı, tâ dağın eteğine kadar kaçtı.
-
گفت روبه شیر را ای شاه ما ** چون نکردی صبر در وقت وغا
- Tilki dedi ki: A padişahım, kavga zamanında neden sabretmedin?
-
تا به نزدیک تو آید آن غوی ** تا باندک حملهای غالب شوی
- O sapık, sana yaklaşsaydı hafif bir saldırışta ona üstün gelirdin.
-
مکر شیطانست تعجیل و شتاب ** لطف رحمانست صبر و احتساب 2570
- Acele, Şeytanın hilesidir; sabır ve tedbir, Tanrının lûtfu.
-
دور بود و حمله را دید و گریخت ** ضعف تو ظاهر شد و آب تو ریخت
- O uzaktaydı, hamleni görüp kaçtı. Zayıflığını anladı, yüzünün suyunu döktü.
-
گفت من پنداشتم بر جاست زور ** تا بدین حد میندانستم فتور
- Aslan, kuvvetim yerinde sandım, dedi, bu derece halsiz kaldığımı zannetmiyordum.
-
نیز جوع و حاجتم از حد گذشت ** صبر و عقلم از تجوع یاوه گشت
- Fakat açlık ve ihtiyacım hadden aştı. Açlıktan sabrım da kayboldu, aklım da.
-
گر توانی بار دیگر از خرد ** باز آوردن مر او را مسترد
- Elinden gelirse bir kere daha onu baştan çıkar, buraya getir.
-
منت بسیار دارم از تو من ** جهد کن باشد بیاریاش به فن 2575
- Düzenlerle onu buraya getirmeye çalış. Sana pek minnettar olurum.
-
گفت آری گر خدا یاری دهد ** بر دل او از عمی مهری نهد
- Tilki, evet dedi; Tanrı yardım eder de körlükle gözünü bağlar.
-
پس فراموشش شود هولی که دید ** از خری او نباشد این بعید
- Çektiği korkuyu unutursa ne âlâ. Bu da, onun eşekliğinden uzak değildir.
-
لیک چون آرم من او را بر متاز ** تا ببادش ندهی از تعجیل باز
- Fakat onu kandırır da buraya getirirsem yine acele edip emeğimi yele verme.
-
گفت آری تجربه کردم که من ** سخت رنجورم مخلخل گشته تن
- Aslan dedi ki: Evet, sınadım, anladım ki pek. halsizim, bedenimde fer kalmamış.
-
تا به نزدیکم نیاید خر تمام ** من نجنبم خفته باشم در قوام 2580
- Eşek tamamiyle bana yaklaşmadıkça yerimden bile kımıldamam. Kendimi öylece uyur gösteririm.
-
رفت روبه گفت ای شه همتی ** تا بپوشد عقل او را غفلتی
- Tilki yola düştü. "Aman padişahım, sen bana. himmet et de aklını bir gaflet bürüsün.
-
توبهها کردست خر با کردگار ** که نگردد غرهی هر نابکار
- Eşek, her kötü kişiye kanmamak için Tanrı'ya? tövbeler etmiştir.
-
توبههااش را به فن بر هم زنیم ** ما عدوی عقل و عهد روشنیم
- Onun tövbelerini hilelerimle bozayım. Biz, aklın ve aydın ahdin düşmanıyız.
-
کلهی خر گوی فرزندان ماست ** فکرتش بازیچهی دستان ماست
- Eşek başı, çocuklarımızın topudur, eşek fikri, elimizin oyuncağı!" diyordu.
-
عقل که آن باشد ز دوران زحل ** پیش عقل کل ندارد آن محل 2585
- Zühal yıldızının devrinden meydana gelen aklın, aklı küll'e karşı ne değeri vardır?
-
از عطارد وز زحل دانا شد او ** ما ز داد کردگار لطفخو
- O akıl, Utarit'le Zühal'den feyiz alır, bilgi sahibi olur. Bizse sıfatı lütuf ve ihsan olan Tanrı kereminden feyiz alır, bilgi sahibi oluruz.
-
علم الانسان خم طغرای ماست ** علم عند الله مقصدهای ماست
- Turamızın kıvrımı, "Tanrı, insana bilgi öğretti" âyetidir. Maksatlarımız, Tanrı indindeki bilgidir.
-
تربیهی آن آفتاب روشنیم ** ربی الاعلی از آن رو میزنیم
- O aydın güneş, bizi terbiye etmiştir. O yüzden "Rabbim, yücelerin yücesidir" der dururuz.
-
تجربه گر دارد او با این همه ** بشکند صد تجربه زین دمدمه
- Tilki, eşek hilemizi sınadıysa da bununla bera-berbu hileye yüzlerce sınamayı unutur gider.