English    Türkçe    فارسی   

5
2612-2636

  • گفت روبه آن طلسم سحر بود  ** که ترا در چشم آن شیری نمود 
  • Tilki dedi ki: O bir büyü, bir tılsımdı, senin gözüne aslan göründü.
  • ورنه من از تو به تن مسکین‌ترم  ** که شب و روز اندر آنجا می‌چرم 
  • Yoksa ben, beden bakımından senden zayıfım, öyle olduğu halde gece gündüz orada otlamaktayım..
  • گرنه زان گونه طلسمی ساختی  ** هر شکم‌خواری بدانجا تاختی 
  • O çeşit bir tılsım yapmasalar da her obur, doğru oraya koşardı.
  • یک جهان بی‌نوا پر پیل و ارج  ** بی‌طلسمی کی بماندی سبز مرج  2615
  • Fillerle, ejderhalarla dolu aç bir dünya durup dururken hiç tılsım olmadıkça yazı, öyle yemyeşil durur mu?
  • من ترا خود خواستم گفتن به درس  ** که چنان هولی اگر بینی مترس 
  • Ben, öyle korkunç bir şey görürsen sakın korkma diyecektim ama,
  • لیک رفت از یاد علم آموزیت  ** که بدم مستغرق دلسوزیت 
  • Gönlüm, haline yandı, o derde daldım da aklımdan çıktı.
  • دیدمت در جوع کلب و بی‌نوا  ** می‌شتابیدم که آیی تا دوا 
  • Seni köpek gibi acıkmış, perişan bir hakle görünce koşa koşa gelsin diye seğirttim.
  • ورنه با تو گفتمی شرح طلسم  ** که آن خیالی می‌نماید نیست جسم 
  • Yoksa sana tılsımı anlatacak, sana bir hayal görünür ama aslı yoktur diyecektim.
  • جواب گفتن خر روباه را 
  • Eşeğin tilkiye cevabı
  • گفت رو رو هین ز پیشم ای عدو  ** تا نبینم روی تو ای زشت‌رو  2620
  • Eşek dedi ki: Hadi ey düşman, çekil önümden, çekil de çirkin suratını görmeyeyim.
  • آن خدایی که ترا بدبخت کرد  ** روی زشتت را کریه و سخت کرد 
  • Seni kötü talihli bir hale getiren Tanrı, çirkin suratını da kerih ve pek berbat bir hale soktu.
  • با کدامین روی می‌آیی به من  ** این چنین سغری ندارد کرگدن 
  • Bana hangi suratla geliyorsun? Gergedanın yüzü bile bu kadar kalın derili değildir.
  • رفته‌ای در خون جانم آشکار  ** که ترا من ره‌برم تا مرغزار 
  • Seni çayıra götüreyim diye apaçık canıma kastettin.
  • تا بدیدم روی عزرائیل را  ** باز آوردی فن و تسویل را 
  • Azrail'i gözlerimle gördüm. Sonra da yine bana düzen kurmaya, beni kandırmaya savaşıyorsun ha!
  • گرچه من ننگ خرانم یا خرم  ** جانورم جان دارم این را کی خرم  2625
  • Ben ister eşek olayım, ister eşeklerin kusuru. Nihayet benim de canım var. Bunu nasıl feda edebilirim?
  • آنچ من دیدم ز هول بی‌امان  ** طفل دیدی پیر گشتی در زمان 
  • O gördüğüm amansız korkuyu çocuk görseydi derhal kocalırdı.
  • بی‌دل و جان از نهیب آن شکوه  ** سرنگون خود را در افکندم ز کوه 
  • O korkudan, o heybetten kendimi cansız, gönülsüz bir halde dağdan baş aşağı attım.
  • بسته شد پایم در آن دم از نهیب  ** چون بدیدم آن عذاب بی‌حجاب 
  • O perdesiz azabı görür görmez ayağım, kakıldı kaldı.
  • عهد کردم با خدا کای ذوالمنن  ** برگشا زین بستگی تو پای من 
  • Tanrıya ahdettim. Yarabbi dedim, ayağımdaki şu bağı çöz.
  • تا ننوشم وسوسه‌ی کس بعد ازین  ** عهد کردم نذر کردم ای معین  2630
  • Bundan böyle kimsenin vesvesesine kanmayayım, ey lûtuflar sahibi Tanrı, ey yardımcım, ahtım olsun, nezrim olsun!
  • حق گشاده کرد آن دم پای من  ** زان دعا و زاری و ایمای من 
  • Tanrı, o anda ayağımın bağını çözdü. O dua ve sızlanma, o niyaz yüzünden ayağım çözüldü.
  • ورنه اندر من رسیدی شیر نر  ** چون بدی در زیر پنجه‌ی شیر خر 
  • Yoksa o erkek aslan bana yetişseydi halim ne olurdu? Aslanın pençesi altında eşek ne hale gelir?
  • باز بفرستادت آن شیر عرین  ** سوی من از مکر ای بس القرین 
  • Yine o aç aslan hileyle seni bana yolladı değil mi a kötü arkadaş?
  • حق ذات پاک الله الصمد  ** که بود به مار بد از یار بد 
  • Herkesin, kendisine muhtaç olduğu ihtiyacı bulunmayan pâk Tann'nın zatına and olsun ki kötü yılan bile kötü arkadaştan yeğdir.
  • مار بد جانی ستاند از سلیم  ** یار بد آرد سوی نار مقیم  2635
  • Çünkü kötü yılan, insanın yalnız canını alır. Kötü arkadaşsa insanı cehenneme sürer, orasını adama durak eder.
  • از قرین بی‌قول و گفت و گوی او  ** خو بدزدد دل نهان از خوی او 
  • İnsanın, düşüp kalktığı adamla konuşa görüşe, huyiyle huylanır. Gönül arkadaşının huyunu kapar.