-
آن فلان روزت نگفتم من چنان ** که از آن سویست ره سوی جنان
- Falan günde ben sana şöyle demedim mi? Cinler yolu, o tarafa giden yoldur.
-
ما محب جان و روح افزای تو ** ساجدان مخلص بابای تو 2995
- Biz, senin canına dostuz, ruhuna ruhlar katarız. Senin babana ihlâsla secde etmişiz.
-
این زمانت خدمتی هم میکنیم ** سوی مخدومی صلایت میزنیم
- Şimdi de sana hizmet etmekte, hizmet edilme yoluna seni çağırmadayız.
-
آن گره بابات را بوده عدی ** در خطاب اسجدوا کرده ابا
- Bu şeytanlar, babana da düşmandı. "Secde edin" emrine uymadılar.
-
آن گرفتی آن ما انداختی ** حق خدمتهای ما نشناختی
- Fakat sen ona uydun da bizi dinlemedin. Hizmet haklarımızı tanımadın bile.
-
این زمان ما را و ایشان را عیان ** در نگر بشناس از لحن و بیان
- Şimdi biz de meydandayız, onlar da. Sözümüzden, sesimizden tanı, gör der.
-
نیم شب چون بشنوی رازی ز دوست ** چون سخن گوید سحر دانی که اوست 3000
- Gece yarısı dosttan bir sır duydun, onun söz söyleyişini işittin mi, sabahleyin söz söyleyenin o dost olduğunu anlarsın.
-
ور دو کس در شب خبر آرد ترا ** روز از گفتن شناسی هر دو را
- Geceleyin iki kişi, sana haber getirirse sabahleyin ikisini de seslerinden tanırsın.
-
بانگ شیر و بانگ سگ در شب رسید ** صورت هر دو ز تاریکی ندید
- Geceleyin aslan ve köpek seslerini duysan karanlıkta yüzlerini görmezsin ama,
-
روز شد چون باز در بانگ آمدند ** پس شناسدشان ز بانگ آن هوشمند
- Gündüz olunca yine bağırdıkları zaman aklınla o sesleri ayırdeder, hangi hayvanlara ait olduğunu anlarsın.
-
مخلص این که دیو و روح عرضهدار ** هر دو هستند از تتمهی اختیار
- Hâsılı Şeytanla ruh, sana kötülüğü ve iyiliği gösterirler. Her ikisi de ihtiyarın olduğuna delildir.
-
اختیاری هست در ما ناپدید ** چون دو مطلب دید آید در مزید 3005
- Bizde bir gizli ihtiyar vardır, iki şey gördün mü, artar, harekete gelir.
-
اوستادان کودکان را میزنند ** آن ادب سنگ سیه را کی کنند
- Hocalar, çocukları döverler, hiç karataş terbiye kabul eder mi?
-
هیچ گویی سنگ را فردا بیا ** ور نیایی من دهم بد را سزا
- Hiç taşa yarın gel, gelmezsen seni kötü bir surette cezalandırırım der mi?
-
هیچ عاقل مر کلوخی را زند ** هیچ با سنگی عتابی کس کند
- Hiç akıllı adam, bir toprak parçasını döver, bir taşı azarlar mı ?
-
در خرد جبر از قدر رسواترست ** زانک جبری حس خود را منکرست
- Akıl bakımından cebir, kadere inanmamaktan da daha rezilce bir iştir. Çünkü Cebrî olan, kendi duygusunu inkâr ediyor demektir.
-
منکر حس نیست آن مرد قدر ** فعل حق حسی نباشد ای پسر 3010
- Kaderi inkâr eden hiç olmazsa duyguyu inkâr etmiyor. Oğul, Tanrı işi, duyguya sığmaz ya.
-
منکر فعل خداوند جلیل ** هست در انکار مدلول دلیل
- Fakat ulu Tanrının işini inkâr edense âdeta delilin delâlet ettiği şeyi inkâr ediyor demektir.
-
آن بگوید دود هست و نار نی ** نور شمعی بی ز شمعی روشنی
- Kaderi inkâr eden, duman vardır da ateş yoktur, kandilin ışığı,, hiçbir ışık olmaksızın aydındır demektir.
-
وین همیبیند معین نار را ** نیست میگوید پی انکار را
- Cebri ise ateşi görür de inadina ateş yok der.
-
جامهاش سوزد بگوید نار نیست ** جامهاش دوزد بگوید تار نیست
- Ateş, eteğini tutuşturur, yakar, yine ateş yoktur der. Karanlik, eteğini dolaştırır, yere kapaklanır, yine karanlık yok eder.
-
پس تسفسط آمد این دعوی جبر ** لاجرم بدتر بود زین رو ز گبر 3015
- Hâsılı bu Cebir dâvası, Sofistliktir. Onun için de Tann'yı inkâr edişten beterdir.
-
گبر گوید هست عالم نیست رب ** یا ربی گوید که نبود مستحب
- Tanrı'yı inkâr eden, âlem vardır, Tanrı yoktur. Yarabbi diyene icabette bulunamaz, yoktur ki der.
-
این همی گوید جهان خود نیست هیچ ** هسته سوفسطایی اندر پیچ پیچ
- Halbuki bu, dünya hiç yoktur der. Sofist, tereddütler, ıstıraplar içindedir.
-
جملهی عالم مقر در اختیار ** امر و نهی این میار و آن بیار
- Bütün âlem, ihtiyarı ikrar eder, emrin nehyin, şunu getir, onu getirme demenin hak olduğunu söyler de,