حی و قایم داند او آن خاک را ** چشم و گوشی داند او خاشاک را
O toprağı diri ve canlı sanır,o toprak yığınının gözü,kulağı vardır zannına kapılır.
پیش او هر ذرهی آن خاک گور ** گوش دارد هوش دارد وقت شور
مستمع داند به جد آن خاک را ** خوش نگر این عشق ساحرناک را
Onca o toprağın her zerresi duyar,o coştu mu,feryadını iştir,anlar.
آنچنان بر خاک گور تازه او ** دمبدم خوش مینهد با اشک رو
Ana,çocuğunun yeni mezarının toprağına anbean gözyaşlarıyla kapanır,yüzünü,gözünü sürer.
که بوقت زندگی هرگز چنان ** روی ننهادست بر پور چو جان 3270
Oğlu diriyken bile o canının canına, o can yavrusuna asla böyle yüzünü,gözünü sürmemiştir.
از عزا چون چند روزی بگذرد ** آتش آن عشق او ساکن شود
Fakat bu ölümden birkaç gün geçti mi sevgisinin ateşi yatışır.
عشق بر مرده نباشد پایدار ** عشق را بر حی جانافزای دار
Ölüye karşı aşk ebedi olmaz ki.Sen,cana canlar katan diriyi sev.
بعد از آن زان گور خود خواب آیدش ** از جمادی هم جمادی زایدش
Bu acı geçti mi o mezarın karşısında durmaktan yorgunluk gelir,uykusu gelir.Cansız bir şeyden ancak cansız bir şey doğar.
زانک عشق افسون خود بربود و رفت ** ماند خاکستر چو آتش رفت تفت
Çünkü aşk,afsununu çalmış,gitmiştir.Ateş sönüverdi mi kül almıştır.
آنچ بیند آن جوان در آینه ** پیر اندر خشت میبیند همه 3275
Gencin aynada gördüğünü ihtiyar,tamamiyle kerpiçte görür.
پیر عشق تست نه ریش سپید ** دستگیر صد هزاران ناامید
Pir,senin aşkındır,sakalı da ak olan değil.Pir,yüz binlerce ümitsizin elinden tutandır.
عشق صورتها بسازد در فراق ** نامصور سر کند وقت تلاق
Aşk,ayrılık aleminde suretler düzer.Fakat insan,hakiki sevgiliyle buluştu mu tasavvur bile edilmiyen,tasvire bile sığmayan hakikat meydana çıkar da,
که منم آن اصل اصل هوش و مست ** بر صور آن حسن عکس ما بدست
Der ki:Aklın ve akıllının da aslının aslı benim,sarhoşun da.Suretlerdeki o güzellik,bizim aksimizdir.
پردهها را این زمان برداشتم ** حسن را بیواسطه بفراشتم
Şimdi perdelerini kaldırarak,güzelliğimizi vasıtasız gösterdik.
زانک بس با عکس من در بافتی ** قوت تجرید ذاتم یافتی 3280
Çünkü benim aksimle çok uğraştın,nihayet zatının tecrit kuvvetini buldun.
چون ازین سو جذبهی من شد روان ** او کشش را مینبیند در میان
Bu taraftan benim cezbem gelince Hıristiyan,arada papazı görmez.
مغفرت میخواهد از جرم و خطا ** از پس آن پرده از لطف خدا
Halbuki o,papaz perdesinin ardındaki Tanrı lutfundan bağışlanmasını,o lutuftan cürüm ve hatanın yargılanmasını,diler.
چون ز سنگی چشمهای جاری شود ** سنگ اندر چشمه متواری شود
Bir taştan bir kaynak çıkıp aksa taş,artık o akar suyun içinde gizli kalır.
کس نخواهد بعد از آن او را حجر ** زانک جاری شد از آن سنگ آن گهر
Ondan sonra artık kimse ona taş demez.Çünkü o taştan o inci çıkıp akmaktadır.
کاسهها دان این صور را واندرو ** آنچ حق ریزد بدان گیرد علو 3285
Bu suretleri kaseler bil.Bu kaselere,Hak ne dökerse o dolar.
گفتن خویشاوندان مجنون را کی حسن لیلی باندازهایست چندان نیست ازو نغزتر در شهر ما بسیارست یکی و دو و ده بر تو عرضه کنیم اختیار کن ما را و خود را وا رهان و جواب گفتن مجنون ایشان را
Mecnun'a akrabasının "Leyla'nın güzelliği pek o kadar fazla değil. Şehrimizde ondan daha güzel nice kızlar var. Sana bir tanesini,iki tanesini gösterelim de içlerinden birini seç,bizi de bu dertten kurtar,kendini de"demeleri.Mecnun'un onlara cevap vermesi.
ابلهان گفتند مجنون را ز جهل ** حسن لیلی نیست چندان هست سهل
Ahmaklar, bilgisizliklerinden Mecnun'a dediler ki:Leyla,pek o kadar ahım şahım bir şey değil.
بهتر از وی صد هزاران دلربا ** هست همچون ماه اندر شهر ما
Şehrimizde ondan daha güzel ay gibi yüz binlerce kız var.
گفت صورت کوزه است و حسن می ** می خدایم میدهد از نقش وی
Mecnun dedi ki:Suret testidir,güzellik şarap,Tanrı,bana onun suretinden şarap içirmede.
مر شما را سرکه داد از کوزهاش ** تا نباشد عشق اوتان گوش کش
Halbuki onun testisinde size sirke verdi de onun için onun sevgisi,sizin kulağınızı tutup çekmede.
از یکی کوزه دهد زهر و عسل ** هر یکی را دست حق عز و جل 3290
Tanrı,bir testiden hem zehir verir,hem bal.Onu,buna veren de ulu Tanrı'dır,bunu,şuna veren de.