English    Türkçe    فارسی   

5
3300-3324

  • صورت یوسف چو جامی بود خوب  ** زان پدر می‌خورد صد باده‌ی طروب  3300
  • Yusuf'un sureti,güzel bir kadehti.Babası o kadehten yüzlerce neşe şarabı içerdi.
  • باز اخوان را از آن زهراب بود  ** کان دریشان خشم و کینه می‌فزود 
  • Fakat kardeşleri,ondan zehirli bir su içtiler de bu yüzden öfkeleri,kinleri arttı.
  • باز از وی مر زلیخا را سکر  ** می‌کشید از عشق افیونی دگر 
  • Sonra yine Zeliha,şekerler yedi,aşktan bir başka çeşit afyon yuttu.
  • غیر آنچ بود مر یعقوب را  ** بود از یوسف غذا آن خوب را 
  • O güzel,Yusuf'tan Yakub'un aldığı gıdadan başka türlü bir gıda aldı.
  • گونه‌گونه شربت و کوزه یکی  ** تا نماند در می غیبت شکی 
  • Çeşit çeşit şerbetler,fakat testi bir.Bu suretle de gayb alemine ait hiçbir şüphen kalmaz ya.
  • باده از غیبست و کوزه زین جهان  ** کوزه پیدا باده در وی بس نهان  3305
  • Şarap gayb alemindendir,testi bu cihandan,Testi meydandadır,içindeki şarap,gizliden gizli.
  • بس نهان از دیده‌ی نامحرمان  ** لیک بر محرم هویدا و عیان 
  • Namahremlerin gözlerinden pek gizli ama mahremlere meydanda,apaçık
  • یا الهی سکرت ابصارنا  ** فاعف عنا اثقلت اوزارنا 
  • Tanrım,gözlerimiz sarhoş bir hale geldi.Yüklerimiz sırtımızı ağırlaştırdı,büktü.Sen bizi affet.
  • یا خفیا قد ملات الخافقین  ** قد علوت فوق نور المشرقین 
  • Ey gizli Tanrı,o alemde de doldun,bu aleme de.Doğu nurunun da üstüne yüceldin,batı nurunun da.
  • انت سر کاشف اسرارنا  ** انت فجر مفجر انهارنا 
  • Sen,bir sırsın ki sırrımızı açığa vurur,bilirsin.Sen bir fecirsin,kin nehirlerimizi kaynatır akıtırsın.
  • یا خفی الذات محسوس العطا  ** انت کالماء و نحن کالرحا  3310
  • Ey zatı gizli,ihsanı duyulur Tanrı,sen su gibisin,biz değirmen taşına benzeriz.
  • انت کالریح و نحن کالغبار  ** تختفی الریح و غبراها جهار 
  • Sen yel gibisin,biz toz gibi.Yeli gizlersin de tozu meydandadır.
  • تو بهاری ما چو باغ سبز خوش  ** او نهان و آشکارا بخششش 
  • Sen bir baharsın,biz bağ gibi yemyeşil,hoş bir haldeyiz.O gizlidir,ihsanı aşikar.
  • تو چو جانی ما مثال دست و پا  ** قبض و بسط دست از جان شد روا 
  • Sen can gibisin,biz ele,ayağa benzeriz.Elin tutup koyvermesi,can vasıtasiyledir.
  • تو چو عقلی ما مثال این زبان  ** این زبان از عقل دارد این بیان 
  • Sen akıl gibisin,biz şu dile benzeriz.Bu dil,şu anlatışı akıldan alır,akıldan beller.
  • تو مثال شادی و ما خنده‌ایم  ** که نتیجه‌ی شادی فرخنده‌ایم  3315
  • Sen sevinç gibisin,biz gülme gibi.Yani sevincin sonu güler,neşeleniriz.
  • جنبش ما هر دمی خود اشهدست  ** که گواه ذوالجلال سرمدست 
  • Bizim hareketimiz,her an sana bir tanıklık vermede;ululuk ıssı Tanrı'ya bir tanıktır.
  • گردش سنگ آسیا در اضطراب  ** اشهد آمد بر وجود جوی آب 
  • Değirmen taşının ıstıraplarla dönüşü de,suyun varlığına tanıktır.
  • ای برون از وهم و قال و قیل من  ** خاک بر فرق من و تمثیل من 
  • Ey benim vehnimden,dedikodumdan dışarı olan Tanrı,toprak benim de başıma,getirdiğim örneğin de başına!
  • بنده نشکیبد ز تصویر خوشت  ** هر دمت گوید که جانم مفرشت 
  • Kul,sabredemez,güzel güzel tasvirlerde bulunur.Her an sana,canım,ayaklarının altına yayılmış döşemedir.
  • هم‌چو آن چوپان که می‌گفت ای خدا  ** پیش چوپان و محب خود بیا  3320
  • Hani o çoban gibi.O da yarabbi,seni arayan çobana gel.
  • تا شپش جویم من از پیراهنت  ** چارقت دوزم ببوسم دامنت 
  • Gel de gömleğindeki bitleri ayıklıyayım,kırayım.Çarığımı dikeyim,eteğini öpeyim diyordu ya.
  • کس نبودش در هوا و عشق جفت  ** لیک قاصر بود از تسبیح و گفت 
  • Kimse aşk ve muhabbette ona eş olamazdı,fakat Tanrı'yı tesbih etmeyi,ona söz söylemeyi bilmiyordu.
  • عشق او خرگاه بر گردون زده  ** جان سگ خرگاه آن چوپان شده 
  • Onun aşkı,gökyüzüne çadır kurmuştu.Köpeğe benzeyen can,o çobanın önünde bir köpek kesilmişti.
  • چونک بحر عشق یزدان جوش زد  ** بر دل او زد ترا بر گوش زد 
  • Tanrı aşkının denizi coşunca onun gönlüne vurdu,senin kulağına değdi.
  • حکایت جوحی کی چادر پوشید و در وعظ میان زنان نشست و حرکتی کرد زنی او را بشناخت کی مردست نعره‌ای زد 
  • Cuha'nın çarşaf giyip kadınlar arasına karışarak vaz dinlemesi ve bir harekette bulunması yüzünden kadının birinin onu tanıyıp erkektir diye nara atması.