-
نفس از باطن مرا آواز داد ** که به گوش حس شنیدم بامداد
- Sabah çağıydı, can kulağımla duydum, nefsim, içimden seslendi.
-
خیز هنگام غزا آمد برو ** خویش را در غزو کردن کن گرو
- Kalk, savaş zamanı geldi, yürü. Kendini savaşa at.
-
گفتم ای نفس خبیث بیوفا ** از کجا میل غزا تو از کجا 3790
- Dedim ki: Ey vefasız habis nefis, savaşa meyletme nerde, sen nerdesin?
-
راست گوی ای نفس کین حیلتگریست ** ورنه نفس شهوت از طاعت بریست
- Ey nefis, doğru söyle, bu hilebazlık, nedir? Yoksa şehvete düşkün nefis, ibadete yanaşmaz bile.
-
گر نگویی راست حمله آرمت ** در ریاضت سختتر افشارمت
- Doğru söylemezsen üstüne saldırır, seni riyazatla adamakıllı sıkar, sıkıştırırım.
-
نفس بانگ آورد آن دم از درون ** با فصاحت بیدهان اندر فسون
- O anda nefsim, içimden seslendi, dilsiz, ağızsız, fasih bir surette söz söylemekteydi:
-
که مرا هر روز اینجا میکشی ** جان من چون جان گبران میکشی
- Beni her gün burada öldürüp duruyorsun. Canıma, kâfirlere yapılan eziyetleri yapıyorsun.
-
هیچ کس را نیست از حالم خبر ** که مرا تو میکشی بیخواب و خور 3795
- Kimsenin halimden haberi yok.. Sen, beni uykusuz, yemeksiz öldürüp durmadasın.
-
در غزا بجهم به یک زخم از بدن ** خلق بیند مردی و ایثار من
- Bari savaşta bir yarayla şu bedenden kurtulurum da halk da erliğimi, fedakârlığımı görür.
-
گفتم ای نفسک منافق زیستی ** هم منافق میمری تو چیستی
- Dedim ki: A nefisceğiz, hem münafık olarak yaşamadasın, hem münafıkça ölmedesin, nesin sen?
-
در دو عالم تو مرایی بودهای ** در دو عالم تو چنین بیهودهای
- İki âlemde de mürai imişsin, iki âlemde de hiçbir şeye yaramazmışsın meğer.
-
نذر کردم که ز خلوت هیچ من ** سر برون نارم چو زندهست این بدن
- Bu beden sağ oldukça halvetten çıkmamayı nezrettim.
-
زانک در خلوت هر آنچ تن کند ** نه از برای روی مرد و زن کند 3800
- Çünkü bu beden, halvette ne yaparsa kadına, erkeğe görünmek için yapmaz.
-
جنبش و آرامش اندر خلوتش ** جز برای حق نباشد نیتش
- Halvetteki hareketi de ancak Tanrı içindir, huzuru ve sükûnu da. Orada niyetinde başka bir şey bulunamaz.
-
این جهاد اکبرست آن اصغرست ** هر دو کار رستمست و حیدرست
- Bu büyük savaştır, o küçük savaş. Her ikisi de Haydar'la Rüstem'in harcıdır.
-
کار آن کس نیست کو را عقل و هوش ** پرد از تن چون بجنبد دنب موش
- Öyle bir farenin kıpırdamasiyle uçup gidecek akıl sahibinin harcı değil!
-
آن چنان کس را بباید چون زنان ** دور بودن از مصاف و از سنان
- O çeşit adama kanlar gibi savaştan, kılıçtan uzak durmak gerek.
-
صوفیی آن صوفیی این اینت حیف ** آن ز سوزن کشته این را طعمه سیف 3805
- O da sofi, bu da. Yazık o sofiye! O, bir iğneyle ölmede, bu kılıçlara karşı durmada.
-
نقش صوفی باشد او را نیست جان ** صوفیان بدنام هم زین صوفیان
- Sureti sofidir ama canı yok. Bu çeşit sofiler öbür sofilerin de adını kötüye çıkarır.
-
بر در و دیوار جسم گلسرشت ** حق ز غیرت نقش صد صوفی نبشت
- Toprakla karılmış olan şu bedenin kapısına, duvarına Tanrı, gayretiyle yüzlerce sofi resmi yaptı.
-
تا ز سحر آن نقشها جنبان شود ** تا عصای موسوی پنهان شود
- Büyüden o suretler oynasınlar da Musa'nın asâsı gizlensin dedi.
-
نقشها را میخورد صدق عصا ** چشم فرعونیست پر گرد و حصا
- Sopanın doğruluğu, suretleri yer, siler süpürür. Fakat Firavun'a mensup olan göz, tozla toprakla doludur.
-
صوفی دیگر میان صف حرب ** اندر آمد بیست بار از بهر ضرب 3810
- Öbür sofi, harb safına, yaralanmak için yirmi kere girer.
-
با مسلمانان به کافر وقت کر ** وانگشت او با مسلمانان به فر
- Savaş zamanı müslümanlarla beraber kâfire saldırır, bir kere bile geri dönmez.
-
زخم خورد و بست زخمی را که خورد ** بار دیگر حمله آورد و نبرد
- Yaralanır, yarasını bağlar, tekrar saldırır, savaşır.