-
آتشی باید بشسته ز آب حق ** همچو یوسف معتصم اندر زهق
- Tanrı suyu ile yunmuş bir ateş gerek ki bulûğa erme sırasında bile Yusuf gibi kötülükten çekinsin.
-
کز زلیخای لطیف سروقد ** همچو شیران خویشتن را واکشد
- Selvi boylu lâtif Zeliha'dan aslanlar gibi kendisini çeksin.
-
بازگشت از موصل و میشد به راه ** تا فرود آمد به بیشه و مرجگاه 3875
- O yiğit er de Musul'dan döndü, yola düştü. Yolda bir ormana, bir yeşilliğe geldi.
-
آتش عشقش فروزان آن چنان ** که نداند او زمین از آسمان
- Aşk ateşi, öyle bir parlamıştı ki yerle göğü fark etmiyordu.
-
قصد آن مه کرد اندر خیمه او ** عقل کو و از خلیفه خوف کو
- Çadır içinde o ay parçasına kasdetti. Akıl nerde, Halifeden korkma nerde?
-
چون زند شهوت درین وادی دهل ** چیست عقل تو فجل ابن الفجل
- Şehvet, bu ovada davul dövdü mü akıl dediğin ne oluyor ki a turpoğlu turp:
-
صد خلیفه گشته کمتر از مگس ** پیش چشم آتشینش آن نفس
- Yüzlerce halife, o anda o erin ateşli gözüne bir sinekten aşağı görünür.
-
چون برون انداخت شلوار و نشست ** در میان پای زن آن زنپرست 3880
- O kadına tapan er şalvarını çıkarıp cariyenin ayak ucuna oturdu.
-
چون ذکر سوی مقر میرفت راست ** رستخیز و غلغل از لشکر بخاست
- Aleti, dosdoğru gideceği yere giderken orduda bir gürültü, bir kızılca kıyamettir koptu.
-
برجهید و کونبرهنه سوی صف ** ذوالفقاری همچو آتش او به کف
- Er sıçradı, götü başı açık bir halde ateş gibi Zülfikar elinde dışarı çıktı.
-
دید شیر نر سیه از نیستان ** بر زده بر قلب لشکر ناگهان
- Birde ne görsün, ormandan kara bir erkek aslan, kendisini ordunun içine kapmış koyvermiş.
-
تازیان چون دیو در جوش آمده ** هر طویله و خیمه اندر هم زده
- Atlar, ürküp köpürmüşler, her çadır ve ahır yeri yıkılmış, herkes birbirine girmiş.
-
شیر نر گنبذ همیکرد از لغز ** در هوا چون موج دریا بیست گز 3885
- Erkek aslan, ormanın gizli bir yerinden fırlamış, havaya deniz dalgası gibi tam yirmi arşın sıçramıştı.
-
پهلوان مردانه بود و بیحذر ** پیش شیر آمد چو شیر مست نر
- Er, pek yiğitti, aldırış bile etmeden sarhoş bir erkek aslan gibi aslanın önünü kesti.
-
زد به شمشیر و سرش را بر شکافت ** زود سوی خیمهی مهرو شتافت
- Kılıçla bir vurdu, başını ikiye böldü. Derhal o ay yüzlü dilberin bulunduğu çadıra koştu.
-
چونک خود را او بدان حوری نمود ** مردی او همچنین بر پای بود
- O hurinin yanına gelince aleti hâlâ dimdikti.
-
با چنان شیری به چالش گشت جفت ** مردی او مانده بر پای و نخفت
- Öyle bir aslanla savaştı da erliği, yine sönmedi, hâlâ ayaktaydı.
-
آن بت شیرینلقای ماهرو ** در عجب در ماند از مردی او 3890
- O tatlı ve ay yüzlü güzel, onun erliğine şaşıp kaldı.
-
جفت شد با او به شهوت آن زمان ** متحد گشتند حالی آن دو جان
- İstekle ona kendisini teslim etti. O anda o iki can, birleştiler..
-
ز اتصال این دو جان با همدگر ** میرسد از غیبشان جانی دگر
- Bu iki canın birbirleriyle birleşmesi yüzünden gayıptan bir başka can gelir erişir.
-
رو نماید از طریق زادنی ** گر نباشد از علوقش رهزنی
- Kadının rahminde meniyi kabule mâni bir şey yoksa bu can, doğuş yoliyle gelir, yüz gösterir.
-
هر کجا دو کس به مهری یا به کین ** جمع آید ثالثی زاید یقین
- Her nerde iki adam, sevgiyle, yahut kinle birleşseler, bir üçüncü can, mutlaka doğar.
-
لیک اندر غیب زاید آن صور ** چون روی آن سو ببینی در نظر 3895
- Fakat o suretler, gayp âleminde doğarlar. Oraya varınca onları gözünle de görürsün.
-
آن نتایج از قرانات تو زاد ** هین مگرد از هر قرینی زود شاد
- O sonuçlar, senin birleşmelerinden doğdu. Kendine gel de her eşe hemen sevinme.
-
منتظر میباش آن میقات را ** صدق دان الحاق ذریات را
- Vaktini bekle. O zürriyetlerin sana ulaşacağından emin ol.