بهر صورتها مکش چندین زحیر ** بیصداع صورتی معنی بگیر
Suretler için bu kadar elem çekme. Suret baş ağrısı olmaksızın mânayı elde et.
هست زاهد را غم پایان کار ** تا چه باشد حال او روز شمار 4065
Zahit, işin sonunu düşünür. Soru, hesab günü hâlim ne olacak diye dertlenir.
عارفان ز آغاز گشته هوشمند ** از غم و احوال آخر فارغاند
Ariflerse başlangıçtan, önden haberdardır, sonu düşünme derdinden de kurtulmuşlardır.
بود عارف را همین خوف و رجا ** سابقهدانیش خورد آن هر دو را
Arifte arif olmadan önce korku da vardı, yalvarış da. Fakat Tanrı takdirini bildiğinden, işin önünden haberdar olduğundan bu bilgi, her ikisini de ortadan kaldırmıştır.
دید کو سابق زراعت کرد ماش ** او همیداند چه خواهد بود چاش
Evvelce mercimek ektiğini bildiğinden ne mahsul elde edeceğini de bilir.
عارفست و باز رست از خوف و بیم ** های هو را کرد تیغ حق دو نیم
Ariftir, korkudan da kurtulmuştur, ürkmeden de. Tanrı kılıcı, o hay huyu kesmiş, ikiye bölmüştür.
بود او را بیم و اومید از خدا ** خوف فانی شد عیان گشت آن رجا 4070
Evvelce Tanrı'dan korkar, umardı. Korku yok oldu, o yalvarış meydana çıktı.
چون شکست او گوهر خاص آن زمان ** زان امیران خاست صد بانگ و فغان
Eyaz da o değerli mücevheri kırınca beylerden yüzlerce feryat ve figan koptu.
کین چه بیباکیست والله کافرست ** هر که این پر نور گوهر را شکست
Bu ne korkusuzluk, Tanrı hakkı için bu nurlu mücevheri kıran kâfirdir dediler.
وآن جماعت جمله از جهل و عما ** در شکسته در امر شاه را
O topluluğun hepsi de körlüklerinden Padişahın inci gibi olan buyruğunu kırmıştı.
قیمتی گوهر نتیجهی مهر و ود ** بر چنان خاطر چرا پوشیده شد
Mücevherin değeriyle sevginin sonucu, gönüllerinden gizli kalmıştı.
تشنیع زدن امرا بر ایاز کی چرا شکستش و جواب دادن ایاز ایشان را
Beylerin, neden bu mücevheri kırdın diye Eyaz'ı kınamaları, onun cevap vermesi
گفت ایاز ای مهتران نامور ** امر شه بهتر به قیمت یا گهر 4075
Eyaz dedi ki: Ey ünlü ulular, Padişahın buyruğu mu daha ileri, mücevher mi?
امر سلطان به بود پیش شما ** یا که این نیکو گهر بهر خدا
Sizce, Tanrı hakkı için söyleyin, Padişahın emri mi daha üstün, yoksa bu güzelim mücevher mi?
ای نظرتان بر گهر بر شاه نه ** قبلهتان غولست و جادهی راه نه
Ey mücevhere bakan, Padişaha aldırış bile etmeyen beyler, önünüzde gül var, ana cadde değil!
من ز شه بر مینگردانم بصر ** من چو مشرک روی نارم با حجر
Ben gözümü Padişahtan ayırmam. Müşrik gibi taşa yüz tutmam.
بیگهر جانی که رنگین سنگ را ** برگزیند پس نهد شاه مرا
Boyalı taşı seçip Padişahın buyruğunu geri bırakan canda hiçbir gevher, hiçbir değer yoktur.
پشت سوی لعبت گلرنگ کن ** عقل در رنگآورنده دنگ کن 4080
Gül renkli oyuncağı ardına at. Onlara renk vereni aklına getir ve şaş.
اندر آ در جو سبو بر سنگ زن ** آتش اندر بو و اندر رنگ زن
Dereye gir, testiyi taşa çal. Kokuya, renge ateş ver.
گر نهای در راه دین از رهزنان ** رنگ و بو مپرست مانند زنان
Din yolunda yol kesicilerden değilsen kadınlar gibi renge, kokuya tapma.
سر فرود انداختند آن مهتران ** عذرجویان گشه زان نسیان به جان
Bu sözler üzerine o yüce erler, bu hatalarına özür olmak üzere başlarını önlerine eğdiler.
از دل هر یک دو صد آه آن زمان ** همچو دودی میشدی تا آسمان
O anda her birinin gönlünden belki iki yüz kere ah çıktı bir duman gibi ta göğe kadar ulaştı.
کرد اشارت شه به جلاد کهن ** که ز صدرم این خسان را دور کن 4085