- 
		    من کی آرم رحم خلم آلود را  ** ره نمایم حلم علماندود را 
 
		    - Hilimle dolu olana ben nasıl olur da acımayı öğretmeye kalkışır, bilgi sahibine nasıl olur da bilim yolunu gösterebilirim?
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    صد هزاران صفع را ارزانیم  ** گر زبون صفعها گردانیم 
 
		    - Beni sillelerle, tokatlarla zebun etsen bile hakkın var. Ben, yüz binlerce tokata lâyık bir kulum.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   من چه گویم پیشت اعلامت کنم  ** یا که وا یادت دهم شرط کرم    4155
 
		    - Ben huzurunda ne söyleyeyim de sana bir şey anlatmaya kalkışayım? Yahut da ne yüzle kerem şartını sana hatırlatmaya girişeyim?
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آنچ معلوم تو نبود چیست آن  ** وآنچ یادت نیست کو اندر جهان 
 
		    - Sence bilinmeyen ne var? Alemde hatırında olmayan nedir ki?
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ای تو پاک از جهل و علمت پاک از آن  ** که فراموشی کند بر وی نهان 
 
		    - Sen, bilgisizlikten arısın; bilgin de âlemde bulunan şeylerden herhangi birini unutmadan arıdır.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هیچ کس را تو کسی انگاشتی  ** همچو خورشیدش به نور افراشتی 
 
		    - Bir hiç olanı tuttun, adam ettin; onu güneş gibi nurlarla parlattın.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون کسم کردی اگر لابه کنم  ** مستمع شو لابهام را از کرم 
 
		    - Mademki beni adam ettin, yalvarırsam yalvarışımı kerem et, dinle.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   زانک از نقشم چو بیرون بردهای  ** آن شفاعت هم تو خود را کردهای    4160
 
		    - Benim suretimden izhar ettiğin şefaati da yine sen ediyorsun demektir.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون ز رخت من تهی گشت این وطن  ** تر و خشک خانه نبود آن من 
 
		    - Çünkü bu yurt, benim malımdan, mülkümden bomboş, burada benim hiçbir şeyim yok. Evde kuru, yaş, ne varsa benim değil.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هم دعا از من روان کردی چو آب  ** هم نباتش بخش و دارش مستجاب 
 
		    - Duamı su gibi akıttın, sebatını da bağışla ve o duayı kabul et.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هم تو بودی اول آرندهی دعا  ** هم تو باش آخر اجابت را رجا 
 
		    - Önce bana duayı ilham eden sensin, sonunda duamı da sen kabul et.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    تا زنم من لاف کان شاه جهان  ** بهر بنده عفو کرد از مجرمان 
 
		    - Kabul et de o âlem padişahı suçluların suçunu bu kulu için af etti diyeyim.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   درد بودم سر به سر من خودپسند  ** کرد شاهم داروی هر دردمند    4165
 
		    - Ben kendimi beğenmekteydim, baştanbaşa dertten ibarettim. Padişahım, her dertliye deva verdi.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    دوزخی بودم پر از شور و شری  ** کرد دست فضل اویم کوثری 
 
		    - Cehennemliktim, kötülüklerle, serlerle doluydum. Onun ihsan eli beni bir kevser haline getirdi.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هر که را سوزید دوزخ در قود  ** من برویانم دگر بار از جسد 
 
		    - Cehennem kimi yakar, yandınrsa ben o yanan şeyleri cesette tekrar çıkarır, bitiririm.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    کار کوثر چیست که هر سوخته  ** گردد از وی نابت و اندوخته 
 
		    - Kevserin işi nedir? Her yanan, onun vasıtasiyle biter, yenilenir.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    قطره قطره او منادی کرم  ** کانچ دوزخ سوخت من باز آورم 
 
		    - Kevser, katra katta keremlerini ilân eder; cehennemin yaktığı şeyleri ben yine yerine getiririm der.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   هست دوزخ همچو سرمای خزان  ** هست کوثر چون بهار ای گلستان    4170
 
		    - Cehennem, güz mevsiminin soğuğuna benzer. Keserse ey gül bahçesi, bahar gibidir.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هست دوزخ همچو مرگ و خاک گور  ** هست کوثر بر مثال نفخ صور 
 
		    - Cehennem, ölüme, mezar toprağına benzer. Kevserse sur üfürülmesi gibidir.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ای ز دوزخ سوخته اجسامتان  ** سوی کوثر میکشد اکرامتان 
 
		    - Ey cehennemde bedenleri yananlar, Tanrı keremi, sizi kevsere çağırmadadır.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون خلقت الخلق کی یربح علی  ** لطف تو فرمود ای قیوم حی 
 
		    - Ey daima faal olan diri Tanrı, lütfen "halkı, benden faydalansınlar diye yarattım;
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    لالان اربح علیهم جود تست  ** که شود زو جمله ناقصها درست 
 
		    - Ben onlardan faydalanayım diye değil" buyurmuştur. Bu, senin cömertliğindir; bütün noksanlar, o cömertlikle düzelir.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   عفو کن زین بندگان تنپرست  ** عفو از دریای عفو اولیترست    4175
 
		    - Bedene tapan şu kullarını affet. Af denizinin af edişi, yerinde bir iştir.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    عفو خلقان همچو جو و همچو سیل  ** هم بدان دریای خود تازند خیل 
 
		    - Halkı ırmak gibi, sel gibi affet, yıka, ant, kendi denizine daldır, temizle.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    عفوها هر شب ازین دلپارهها  ** چون کبوتر سوی تو آید شها 
 
		    - Aflar, her gece şu gönülden çıkar, güvercinler gibi sana uçar, ulaşır.