-
هست دوزخ همچو مرگ و خاک گور ** هست کوثر بر مثال نفخ صور
- Cehennem, ölüme, mezar toprağına benzer. Kevserse sur üfürülmesi gibidir.
-
ای ز دوزخ سوخته اجسامتان ** سوی کوثر میکشد اکرامتان
- Ey cehennemde bedenleri yananlar, Tanrı keremi, sizi kevsere çağırmadadır.
-
چون خلقت الخلق کی یربح علی ** لطف تو فرمود ای قیوم حی
- Ey daima faal olan diri Tanrı, lütfen "halkı, benden faydalansınlar diye yarattım;
-
لالان اربح علیهم جود تست ** که شود زو جمله ناقصها درست
- Ben onlardan faydalanayım diye değil" buyurmuştur. Bu, senin cömertliğindir; bütün noksanlar, o cömertlikle düzelir.
-
عفو کن زین بندگان تنپرست ** عفو از دریای عفو اولیترست 4175
- Bedene tapan şu kullarını affet. Af denizinin af edişi, yerinde bir iştir.
-
عفو خلقان همچو جو و همچو سیل ** هم بدان دریای خود تازند خیل
- Halkı ırmak gibi, sel gibi affet, yıka, ant, kendi denizine daldır, temizle.
-
عفوها هر شب ازین دلپارهها ** چون کبوتر سوی تو آید شها
- Aflar, her gece şu gönülden çıkar, güvercinler gibi sana uçar, ulaşır.
-
بازشان وقت سحر پران کنی ** تا به شب محبوس این ابدان کنی
- Seher çağı yine onları uçurur, geceye kadar şu bedenlere hapsedersin.
-
پر زنان بار دگر در وقت شام ** میپرند از عشق آن ایوان و بام
- Yine akşam çağı, o sayvanın, o damın aşkı ile kanat çırparak uçarlar.
-
تا که از تن تار وصلت بسکلند ** پیش تو آیند کز تو مقبلند 4180
- Bedenden vuslat ipini kopardılar mı sana senin huzuruna gelirler. Çünkü senden ikbal ve devlete erişmişlerdir.
-
پر زنان آمن ز رجع سرنگون ** در هوا که انا الیه راجعون
- Baş aşağı geri dönmeden emin olarak "Biz, şüphe yok rabbimize dönenleriz" diye havada kanat çırparlar.
-
بانگ میآید تعالوا زان کرم ** بعد از آن رجعت نماند از حرص و غم
- O keremden de "Gelin, yücelin" diye ses gelir, O dönüşten sonra artık o hırs, o keder kalmaz..
-
بس غریبیها کشیدیت از جهان ** قدر من دانسته باشید ای مهان
- Alemde çok gariplikler çektiniz. Ey ulular, kadrini bilin.
-
زیر سایهی این درختم مست ناز ** هین بیندازید پاها را دراز
- Bu ağacın gölgesinde nazla sarhoş olarak ayaklarınızı uzatınız.
-
پایهای پر عنا از راه دین ** بر کنار و دست حوران خالدین 4185
- Din yolunda zahmetler çeken ayaklarınızı ebedî hurilerin kucaklarına, ellerine uzatın.
-
حوریان گشته مغمز مهربان ** کز سفر باز آمدند این صوفیان
- Huriler, merhametli bir halde birbirlerine işaret ederek bu sofiler, seferden döndüler.
-
صوفیان صافیان چون نور خور ** مدتی افتاده بر خاک و قذر
- Güneş nuru gibi saf sofiler, bir müddet toprağa düştüler, pisliğe karıştılar.
-
بیاثر پاک از قذر باز آمدند ** همچو نور خور سوی قرص بلند
- Fakat ayaklarında, üstlerinde başlarında hiçbir pislik olmaksızın tertemiz olarak güneşin nuru gibi yüce yüce güneş değirmisine geldiler.
-
این گروه مجرمان هم ای مجید ** جمله سرهاشان به دیواری رسید
- Yüce Tanrı, bu suçlular da başlarını duvarlara vurdular.
-
بر خطا و جرم خود واقف شدند ** گرچه مات کعبتین شه بدند 4190
- Kendi hatalarını, suçlarını anladılar. Padişahın oyununda mat oldular ama,
-
رو به تو کردند اکنون اهکنان ** ای که لطفت مجرمان را رهکنان
- Şimdi ah ederek ey lütfu, suçlulara yol gösteren Tanrı diye sana yüz tuttular.
-
راه ده آلودگان را العجل ** در فرات عفو و عین مغتسل
- Lütfet, yolda kirlenenleri tez af Fıratında, yıkanılacak kaynakta yıka, arıt.
-
تا که غسل آرند زان جرم دراز ** در صف پاکان روند اندر نماز
- Arıt da uzun zamandır işlenegelen suçtan yıkansınlar, temizlerin safına katılıp namaz kılsınlar.
-
اندر آن صفها ز اندازه برون ** غرقگان نور نحن الصافون
- Sayıdan dışarı olan o saflarda "Bizler saflarız" nuruna gark olsunlar.
-
چون سخن در وصف این حالت رسید ** هم قلم بشکست و هم کاغذ درید 4195
- Söz, bu halin övüşüne gelince kalem de kırıldı, kâğıt da yırtıldı.