-
لیک اول پند بدهندش که هین ** سحر را از ما میاموز و مچین
- Fakat önce kendine gel, büyüyü öğrenme vazgeç bu sevdadan.
-
ما بیاموزیم این سحر ای فلان ** از برای ابتلا و امتحان
- Biz bu büyüyü seni belaya uğratmak ve sınamak için öğretiriz diye öğüt verirler.
-
که امتحان را شرط باشد اختیار ** اختیاری نبودت بیاقتدار 625
- Sınamada şart ihtiyar sahibi olmaktır. Kudret elde olmadıkça da ihtiyar olamaz.
-
میلها همچون سگان خفتهاند ** اندریشان خیر و شر بنهفتهاند
- İstekler uyumuş köpeklere benzer. Onlardaki hayır ve şer de gizlidir.
-
چونک قدرت نیست خفتند این رده ** همچو هیزمپارهها و تنزده
- Kudretleri olmadığı için bunlar, yere yatmış odun parçaları gibi yatakalmışlardır.
-
تا که مرداری در آید در میان ** نفخ صور حرص کوبد بر سگان
- Fakat aralarına pis bir şey atıldı mı adeta köpeklere hırs surunu üfürür.
-
چون در آن کوچه خری مردار شد ** صد سگ خفته بدان بیدار شد
- O sokakta bir eşek düşüp öldü mü uyuyan yüzlerce köpek uyanır.
-
حرصهای رفته اندر کتم غیب ** تاختن آورد سر بر زد ز جیب 630
- Gayp gizliliğine gitmiş olan hırslar, yenlerinden yakalarından baş çıkarır, hücuma koyulurlar.
-
موبه موی هر سگی دندان شده ** وز برای حیله دم جنبان شده
- Her köpeğin kılları diş kesilir hile için kuyruk sallamaya başlarlar.
-
نیم زیرش حیله بالا آن غضب ** چون ضعیف آتش که یابد او حطب
- Köpeğin belden aşağısı hile, belden yukarısı öfke olur, odun bulmuş zayıf ateşe döner.
-
شعله شعله میرسد از لامکان ** میرود دود لهب تا آسمان
- Mekansızlık elinden yalım, yalım gelip çatar, ateşten çıkan alev ta göğe kadar, ağar.
-
صد چنین سگ اندرین تن خفتهاند ** چون شکاری نیستشان بنهفتهاند
- Bunun için yüzlerce köpek de insanın bedeninde uyumuştur. Bir av olmadığı için onlar, adeta gizlenmişlerdir.
-
یا چو بازانند و دیده دوخته ** در حجاب از عشق صیدی سوخته 635
- Yahut da gözleri bağlı doğan kuşlarına benzerler. Perde ardında bir av sevdasıyla yanıp tutuşurlar.
-
تا کله بردارد و بیند شکار ** آنگهان سازد طواف کوهسار
- Fakat doğanın külahını kaldırdın da avını gördü mü derhal dağlarda dönüp dolaşmaya başlar.
-
شهوت رنجور ساکن میبود ** خاطر او سوی صحت میرود
- Hastanın isteği yatışmıştır. Hatırı, yalnız iyileşmektedir.
-
چون ببیند نان و سیب و خربزه ** در مصاف آید مزه و خوف بزه
- Ama ekmek, elma ve karpuz görünce onu yemek ister bu istekle zarar korkusu, savaşa girişir.
-
گر بود صبار دیدن سود اوست ** آن تهیج طبع سستش را نکوست
- Sabrederse bunları görüşü, iyiliğine yarar. Çünkü o heyecana düşmek, onun gevşemiş tabiatına iyi gelir.
-
ور نباشد صبر پس نادیده به ** تیر دور اولی ز مرد بیزره 640
- Fakat sabredemezse görmemesi daha iyidir. Okun zırhsız adamdan uzak olması yeğ!
-
جواب گفتن طاوس آن سایل را
- Tavus kuşunun cevap vermesi
-
چون ز گریه فارغ آمد گفت رو ** که تو رنگ و بوی را هستی گرو
- Tavus kuşu ağlaması bitince dedi ki: Yürü, sen renge ve kokuya kapılmışsın.
-
آن نمیبینی که هر سو صد بلا ** سوی من آید پی این بالها
- Görmüyorsun ki bu kanatlar yüzünden her yandan başıma yüzlerce bela gelip çatmada.
-
ای بسا صیاد بیرحمت مدام ** بهر این پرها نهد هر سوم دام
- Nice merhametsiz avcılar, bu kanatlar yüzünden her yanda benim için tuzak kuruyorlar.
-
چند تیرانداز بهر بالها ** تیر سوی من کشد اندر هوا
- Nice okçu kanatlarım için yayını çekmiş bana ok atmada.
-
چون ندارم زور و ضبط خویشتن ** زین قضا و زین بلا و زین فتن 645
- Gücüm kuvvetim yok, kendimi koruyamıyorum, bu kazadan, bu beladan, bu fitnelerden kurtulmama imkan yok.
-
آن به آید که شوم زشت و کریه ** تا بوم آمن درین کهسار و تیه
- Madem ki iş böyle, dağlarda, ovalarda emin olabilmek için çirkin olmam daha iyi.
-
این سلاح عجب من شد ای فتی ** عجب آرد معجبان را صد بلا
- Ey yiğit, bu kanatlar, benim ululanma silahım kesildi. Ululanmaysa ululananları yüzlerce belaya uğratır.
-
بیان آنک هنرها و زیرکیها و مال دنیا همچون پرهای طاوس عدو جانست
- Hünerler, anlayışlı olmak ve dünya malını elde etmek, tavusun kanatları gibi insanın canına düşmandır