آنک نو دید او خریدار تو نیست ** صید حقست او گرفتار تو نیست
Yeniyi gören seni almaz. O Tanrı’ya av olur, sana tutulmaz.
هر کجا باشند جوق مرغ کور ** بر تو جمع آیند ای سیلاب شور
Ey kara ve tuzlu su, nerede kör kuş varsa bölük, bölük senin başına toplanır.
تا فزاید کوری از شورابها ** زانک آب شور افزاید عمی
Bu suretle de körlükleri artar. Çünkü kara su, körlüğü arttırır.
اهل دنیا زان سبب اعمیدلاند ** شارب شورابهی آب و گلاند 815
Dünya ehlinin bu sebeple gönül gözleri kördür; onlar, balçıkla bulanmış su içerler.
شور میده کور میخر در جهان ** چون نداری آب حیوان در نهان
Madem ki gizli bir alemde abıhayatın yok, şu halde kara ve tuzlu suyu ver, kötülüğü al bu alemde!
با چنین حالت بقا خواهی و یاد ** همچو زنگی در سیهرویی تو شاد
Bu halle bir de varlık istiyor, onu anıyorsun ha. Halbuki sen, zenci gibi kara yüzlü olmakla neşelisin.
در سیاهی زنگی زان آسوده است ** کو ز زاد و اصل زنگی بوده است
Zenci aslından öyle doğduğundan, aslından zenci olduğundan o kara renkten hoşlanır, rahattır.
آنک روزی شاهد و خوشرو بود ** گر سیهگردد تدارکجو بود
Fakat bir gün güzelleşse, güzel yüzlü bir hale gelse de sonra kararsa çaresini aramaya koyulur.
مرغ پرنده چو ماند در زمین ** باشد اندر غصه و درد و حنین 820
Uçar kuş, yeryüzünde kalsa derde, eleme düşer, feryat etmeye başlar.
مرغ خانه بر زمین خوش میرود ** دانهچین و شاد و شاطر میدود
Fakat ev kuşu, yeryüzünde güzelce yürür, yem toplar, neşeli bir halde dönüp dolaşır.
زآنک او از اصل بیپرواز بود ** وآن دگر پرنده و پرواز بود
Çünkü o aslında uçamaz, öbürü uçucudur.
قال النبی علیهالسلام ارحموا ثلاثا عزیز قوم ذل و غنی قوم افتقر و عالما یلعب به الجهال
Peygamber aleyhisselam “üç kişiye acıyın : bir kavmin aşağı bir hale düşen yücesine, yoksullaşan zenginine, cahillere oyuncak olan bilginine” dedi
گفت پیغامبر که رحم آرید بر ** جان من کان غنیا فافتقر
Peygamber, canım hakkı için dedi, yoksul düşen zengine,
والذی کان عزیزا فاحتقر ** او صفیا عالما بین المضر
Hor hakir bir hale gelen yüceye, yahut da bilgisizlikle şöhret kazanan Mudar kabilesinin arasına düşmüş saf ve temiz alime acıyın.
گفت پیغامبر که با این سه گروه ** رحم آرید ار ز سنگید و ز کوه 825
Peygamber dedi ki: Taş ve dağ bile olsanız bu üç bölük halka merhamet edin.
آنک او بعد از رئیسی خوار شد ** وآن توانگر هم که بیدینار شد
Çünkü o, başlıkta bulunduktan sonra hor oldu. Öbürü, zenginken yoksul düştü, parasız kaldı.
وآن سوم آن عالمی که اندر جهان ** مبتلی گردد میان ابلهان
Üçüncüsü de, alemde ahmak adamlar arasında belalara uğrayan alimdir.
زانک از عزت به خواری آمدن ** همچو قطع عضو باشد از بدن
Çünkü yücelikten horluğa düşmek, bedenden bir uzvu kesmektir.
عضو گردد مرده کز تن وا برید ** نو بریده جنبد اما نی مدید
Bedenden ayrılan uzuv, ölür, yeni kesilmiş uzuv bir müddet oynar, oynar ama bu hareket sürüp gitmez.
هر که از جام الست او خورد پار ** هستش امسال آفت رنج و خمار 830
Geçen yıl Elest kadehinden şarap içen, bu yıl baş ağrısına eza ve cefaya uğrar.
وآنک چون سگ ز اصل کهدانی بود ** کی مرورا حرص سلطانی بود
Köpek gibi bayağı olan kişide padişahlık hırsı ne gezer.
توبه او جوید که کردست او گناه ** آه او گوید که گم کردست راه
Suçu olan tövbe eder. Yolu kaybeden kişi ah eder.
قصهی محبوس شدن آن آهوبچه در آخر خران و طعنهی آن خران ببر آن غریب گاه به جنگ و گاه به تسخر و مبتلی گشتن او به کاه خشک کی غذای او نیست و این صفت بندهی خاص خداست میان اهل دنیا و اهل هوا و شهوت کی الاسلام بدا غریبا و سیعود غریبا فطوبی للغرباء صدق رسول الله
Ceylan yavrusunun eşekler ahırına düşüp mahpus olması , eşeklerin o gariple gah savaşarak gah alay ederek eğlenmeleri, gıdası olmayan kuru ot yemeye mecbur oluşu… Bu, Tanrı’nın has kulunun sıfatıdır, o da dünya, hava ve heves ve şehvet ehli arasında bu hale düşmüştür.”İslam garip başlar garip biter. Ne mutlu gariplere” denmiştir. Tanrı Peygamberi doğru söylemiştir.
آهوی را کرد صیادی شکار ** اندر آخر کردش آن بیزینهار
Avcının biri, bir ceylan tuttu. O merhametsiz herif, ceylanı ahıra kapattı.
آخری را پر ز گاوان و خران ** حبس آهو کرد چون استمگران
Ahır, öküzlerle, eşeklerle doluydu. O herif de ceylanı, zalimler gibi bu ahıra hapsetti.
آهو از وحشت به هر سو میگریخت ** او به پیش آن خران شب کاه ریخت 835
Ceylan, ürkekliğinden her yana kaçmakta idi. Avcı, geceleyin eşeklere saman veriyordu.
از مجاعت و اشتها هر گاو و خر ** کاه را میخورد خوشتر از شکر
Her öküz, her eşek, açlığından samanı şeker gibi yiyor, şekerden de hoş buluyordu.