باز میگردند چون استارها ** نور آن خورشید ازین دیوارها
O güneşin ışığı, yıldızlar gibi yine şu vurduğu duvarlardan çekilir gider.
پرتو خورشید شد وا جایگاه ** ماند هر دیوار تاریک و سیاه
Güneşin ışığı gitti mi her duvar, kapkara, karanlık bir halde kala kalır.
آنک کرد او در رخ خوبانت دنگ ** نور خورشیدست از شیشهی سه رنگ
Güzellerin yüzünde insanı hayran eden nur, üç renkli camdan vuran güneşin ışığıdır.
شیشههای رنگ رنگ آن نور را ** مینمایند این چنین رنگین بما
Renk,renk camlar o nuru bize çeşit renkli göstermededir.
چون نماند شیشههای رنگرنگ ** نور بیرنگت کند آنگاه دنگ 990
Renk,renk camlar kalmadı mı, o vakitler seni renksiz nur hayran eder.
خوی کن بیشیشه دیدن نور را ** تا چو شیشه بشکند نبود عمی
Nuru, camsız görmeyi adet edin de cam kırılınca kör kalmayasın.
قانعی با دانش آموخته ** در چراغ غیر چشم افروخته
Öğrenilmiş, bellenmiş bilgiye kani olmuş, gözünü başkasının nuru ile aydınlatmışsın.
او چراغ خویش برباید که تا ** تو بدانی مستعیری نیفتا
O da, o ışığı iğreti aldığını bilesin diye senden mumunu kapıverir.
گر تو کردی شکر و سعی مجتهد ** غم مخور که صد چنان بازت دهد
Fakat sen şükreder, çalışıp çabalarsan gam yeme. Sana bunun gibi yüzlercesini verir.
ور نکردی شکر اکنون خون گری ** که شدست آن حسن از کافر بری 995
Şükretmiyorsan artık kan ağla. Çünkü o güzellik kafirden ayrılmıştır.
امة الکفران اضل اعمالهم ** امة الایمان اصلح بالهم
Küfre ümmet olanların işleri borçtur. İmana ümmet olanların kalpleri temizdir, özleri halistir.
گم شد از بیشکر خوبی و هنر ** که دگر هرگز نبیند زان اثر
Şükür etmeyenden güzellikte kaybolur, hüner ve sanat da. Artık bir daha ondan bir eser bile göremez.
خویشی و بیخویشی و سکر وداد ** رفت زان سان که نیاردشان به یاد
Akrabalık akraba olmayış, şükür ve sevgi, öyle bir gider ki bir daha aklına bile gelmez.
که اضل اعمالهم ای کافران ** جستن کامست از هر کامران
Ey kafirler, “Yaptıkları işledikleri boştur” ayeti, her murada erişmiş kişinin elinden o muradın, o maksadın çıkıp gitmesidir.
جز ز اهل شکر و اصحاب وفا ** که مریشان راست دولت در قفا 1000
Yalnız şükür ehliyle vefa sahiplerinin elde ettikleri kaybolmaz. Çünkü devlet, onların arkalarındadır.
دولت رفته کجا قوت دهد ** دولت آینده خاصیت دهد
Elden giden devlet, nereden kuvvet verecek? İnsana kuvvet ve kudret, gelecek devletten gelir.
قرض ده زین دولت اندر اقرضوا ** تا که صد دولت ببینی پیش رو
“Borç verin” emrine uy da bu devletten borç ver. Bu suretle önünde yüzlerce devlet görürsün.
اندکی زین شرب کم کن بهر خویش ** تا که حوض کوثری یابی به پیش
Bu içilen şeyden, biraz iç de önünde kevser havuzunu bulasın.
جرعه بر خاک وفا آنکس که ریخت ** کی تواند صید دولت زو گریخت
Vefa toprağına bir yudumcuk döken kişiden devlet avı, nasıl olur da kaçabilir?
خوش کند دلشان که اصلح بالهم ** رد من بعد التوی انزالهم 1005
Tanrı, onları gönüllerini hoş eder. “Özleri doğrulmuştur halistir” Tanrı, onlara ihsan ettikleri şeyleri, o şeyler mahvolup bittikten sonra yine ihsan eder.
ای اجل وی ترک غارتساز ده ** هر چه بردی زین شکوران باز ده
Ey ecel, ey köyü yağmalayan , bu şükreden kullardan ne aldıysan geri ver der.
وا دهد ایشان بنپذیرند آن ** زانک منعم گشتهاند از رخت جان
Ecel verir, verir ama onu kabul etmezler. Çünkü can nimetleriyle nimetlenmişlerdir.
صوفییم و خرقهها انداختیم ** باز نستانیم چون در باختیم
Biz sofiyiz, hırkalarımızı attık. Mademki oynayıp yutulduk, artık geri almayız.
ما عوض دیدیم آنگه چون عوض ** رفت از ما حاجت و حرص و غرض
Biz, verdiğimiz şeylere karşılık ihsanlar elde ettik; bizden ihtiyaç, hırs ve garez gitti.
ز آب شور و مهلکی بیرون شدیم ** بر رحیق و چشمهی کوثر زدیم 1010
Tuzlu ve helak edici sudan çıktık, arı duru suya, kevser kaynağına atıldık. Ey alem başkalarına ettiğin şeyler, vefasızlıktır, hiledir, aşırı nazdır.