English    Türkçe    فارسی   

6
1067-1091

  • روز روشن گردد آن شب چون صباح  ** من نتوانم باز گفت آن اصطلاح 
  • Sabah gibi apaydın olurdu. Ben, o sözleri anlatamam ki!
  • خود تو دانی که آفتابی در حمل  ** تا چه گوید با نبات و با دقل 
  • Hamel burcundaki güneş, otlara ve henüz olmamış hurmalara ne yapar? Bilirsin ya.
  • خود تو دانی هم که آن آب زلال  ** می چه گوید با ریاحین و نهال 
  • Arı duru su, çiçeklerle fidanlara neler söyler? Onu da bilirsin.
  • صنع حق با جمله اجزای جهان  ** چون دم و حرفست از افسون‌گران  1070
  • Allah’nın sanatı, cihanın bütün cüzilerine karşı âdeta afsuncuların ağzından çıkan soluğun, harfin tesirini yapar.
  • جذب یزدان با اثرها و سبب  ** صد سخن گوید نهان بی‌حرف و لب 
  • Allah çekişi, tesir ve sebeplerle olur. Harfsiz, dudaksız yüzlerce söz söyler Allah.
  • نه که تاثیر از قدر معمول نیست  ** لیک تاثیرش ازو معقول نیست 
  • Tesir ediş de kaderden değil midir? Fakat tesiri, akılla anlaşılmaz.
  • چون مقلد بود عقل اندر اصول  ** دان مقلد در فروعش ای فضول 
  • Akıl, asıllarda mukallit olduğu için bil ki ferilerinde de mukallittir.
  • گر بپرسد عقل چون باشد مرام  ** گو چنانک تو ندانی والسلام 
  • Akıl peki, ben aslı bilmede de mukallidim, fer’i bilmede de fakat asıl maksat nedir, diye sorarsa de ki: Asıl maksat öyle bir şeydir ki sen onu bilemezsin vesselâm!
  • معاتبه‌ی مصطفی علیه‌السلام با صدیق رضی الله عنه کی ترا وصیت کردم کی به شرکت من بخر تو چرا بهر خود تنها خریدی و عذر او 
  • Mustafa aleyhisselâm’ın Allah razı olsun Sıddıyk’a “Ben sana beni de ortak et dememiş miydim ? Neye yalnız aldın? Diye darılması onun da özür getirmesi
  • گفت ای صدیق آخر گفتمت  ** که مرا انباز کن در مکرمت  1075
  • Peygamber dedi ki: Ey Sıddıyk, sana demedim mi ki bu ihsanda beni de ortak et.
  • گفت ما دو بندگان کوی تو  ** کردمش آزاد من بر روی تو 
  • Ebubekir, biz dedi, ikimiz de senin kullarınız. Ben, onu senin rızan için azat ettim.
  • تو مرا می‌دار بنده و یار غار  ** هیچ آزادی نخواهم زینهار 
  • Sen beni kul et,bana dostum de, de senden hiç azatlık istemem.
  • که مرا از بندگیت آزادیست  ** بی‌تو بر من محنت و بیدادیست 
  • Benim azatlığım sana kul olmamdır. Sensiz olursam mihnetlere, azaplara uğrarım.
  • ای جهان را زنده کرده ز اصطفا  ** خاص کرده عام را خاصه مرا 
  • Ey Allah seçilmişi, bu seçilişinle dünyayı dirilttin. Halkın geri kalanlarını ileri götürdün, hele beni yok mu?
  • خوابها می‌دید جانم در شباب  ** که سلامم کرد قرص آفتاب  1080
  • Gençliğimde rüya görmüştüm, değirmi güneş, bana selâm vermişti.
  • از زمینم بر کشید او بر سما  ** همره او گشته بودم ز ارتقا 
  • Beni yerden almış, gökyüzüne çıkarmıştı. Bu yücelişte ona yoldaş olmuştum.
  • گفتم این ماخولیا بود و محال  ** هیچ گردد مستحیلی وصف حال 
  • Bu rüya, olmayacak bir şey, malihulyadan ibaret. Hiç olmayacak şey, benim halime uyar mı, benim vasfım olur mu? demiştim.
  • چون ترا دیدم بدیدم خویش را  ** آفرین آن آینه‌ی خوش کیش را 
  • Fakat seni görünce kendimi gördüm. Aferin o güzel aynaya!
  • چون ترا دیدم محالم حال شد  ** جان من مستغرق اجلال شد 
  • Seni görünce olmayacak şey, bana hâl oldu. Canım ululuklara daldı.
  • چون ترا دیدم خود ای روح البلاد  ** مهر این خورشید از چشمم فتاد  1085
  • Ey şehirlerin ruhu, seni görünce bu güneşin sevgisi, harareti, gözümden düştü.
  • گشت عالی‌همت از نو چشم من  ** جز به خواری نگردد اندر چمن 
  • Gözüm senin yüzünden yüce bir himmet sahibi oldu, artık çayırlığa, çimenliğe hor bakıyor, onları hoş görmüyor.
  • نور جستم خود بدیدم نور نور  ** حور جستم خود بدیدم رشک حور 
  • Nur aradım, kendimi nurun nuru olarak gördüm. Huri aradım, kendimi hurilerin bile kıskandıkları derecede güzel buldum.
  • یوسفی جستم لطیف و سیم تن  ** یوسفستانی بدیدم در تو من 
  • Lâtif ve gümüş bedenli bir Yusuf aradım, sen de bir Yusuf’lar yurdu gördüm ben.
  • در پی جنت بدم در جست و جو  ** جنتی بنمود از هر جزو تو 
  • Cennet peşindeydim, arayıp duruyordum. Her cüzün, bana bir cennet göründü.
  • هست این نسبت به من مدح و ثنا  ** هست این نسبت به تو قدح و هجا  1090
  • Bu övüşte bana nispetledir, yoksa bu övüş sana bir kınamadır, bir hicivdir.
  • هم‌چو مدح مرد چوپان سلیم  ** مر خدا را پیش موسی کلیم 
  • Hani, Allah Kelim’i Musa’ya karşı, o sâf çoban, Allah’yı övüyor.