-
ای ضیاء الحق حسامالدین که نور ** پاسبان تست از شر الطیور
- Ey Hak ziyası Hüsamettin, nur seni kötü kuşlardan korur, gözetip bekler.
-
پاسبان تست نور و ارتقاش ** ای تو خورشید مستر از خفاش
- Ey yarasalardan gizli olan güneş, Allah nuru ve onun yücelişi, senin gözcün, bekçindir.
-
چیست پرده پیش روی آفتاب ** جز فزونی شعشعه و تیزی تاب
- Güneşin yüzündeki perde, ancak parlaklığının fazlalığı ve ışığının keskin ve şiddetli oluşudur.
-
پردهی خورشید هم نور ربست ** بینصیب از وی خفاشست و شبست 1205
- Güneşin perdesi de Allah nurudur. Ondan nasipsiz olan yarasadır, gecedir.
-
هر دو چون در بعد و پرده ماندهاند ** یا سیهرو یا فسرده ماندهاند
- Her ikisi de güneşten uzakta ve perde ardında kaldığından ya yüzleri kararmıştır, yahut da donup kalmışlardır.
-
چون نبشتی بعضی از قصهی هلال ** داستان بدر آر اندر مقال
- Hilâl’e ait hikâyenin bir kısmını yazdım. Şimdi de dolunaya ait hikâyeyi dile getir.
-
آن هلال و بدر دارند اتحاد ** از دوی دورند و از نقص و فساد
- Hilâl’le dolunay birdir. İkilikten, noksandan, gidilmeden uzaktır onlar.
-
آن هلال از نقص در باطن بریست ** آن به ظاهر نقص تدریج آوریست
- Hilâl hakikatte noksan kabul etmez, görünüşteki noksan, yavaş yavaş dolunay haline gelmek,kemal bulmaktır.
-
درس گوید شب به شب تدریج را ** در تانی بر دهد تفریج را 1210
- Geceleyin geceye yavaşlık hususunda ders verir. Sıkıntının yavaş yavaş açılacağını gösterir.
-
در تانی گوید ای عجول خام ** پایهپایه بر توان رفتن به بام
- Yavaşlıkla ey ham aceleci der, dama dayanan merdivenden basamak basamak çıkılır.
-
دیگ را تدریج و استادانه جوش ** کار ناید قلیهی دیوانه جوش
- Tencereye yavaş ve ustaca kayna, delice kaynayan yemekten hayır gelmez der.
-
حق نه قادر بود بر خلق فلک ** در یکی لحظه به کن بیهیچ شک
- Allah, âlemi bir kere Kün demekle yaratmaya kadir mi değildi? Bunda şüphe mi var?
-
پس چرا شش روز آن را درکشید ** کل یوم الف عام ای مستفید
- Peki neden bu yaratış, altı gün sürdü; her gün de tam bin yıl kadardı?
-
خلقت طفل از چه اندر نه مهاست ** زانک تدریج از شعار آن شهاست 1215
- Neden çocuk dokuz ayda yaratılmada? Çünkü padişahların âdeti bir şeyi yavaşlıkla yapmaktır.
-
خلقت آدم چرا چل صبح بود ** اندر آن گل اندکاندک میفزود
- Neden Âdem’in yaratılışı kırk sabah sürdü, yavaş yavaş o balçığı insan haline getirdi?
-
نه چو تو ای خام که اکنون تاختی ** طفلی و خود را تو شیخی ساختی
- Allah, senin gibi aceleci değildir a ham adam. Sen, şimdi sıçrayıp koştun; çocuk olduğun halde kendini şeyh göstermedesin.
-
بر دویدی چون کدو فوق همه ** کو ترا پای جهاد و ملحمه
- Kabak gibi her şeyin üstüne çıktın. Nerede sen de savaşta direnecek ayak
-
تکیه کردی بر درختان و جدار ** بر شدی ای اقرعک هم قرعوار
- Ağaçlara, duvarlara dayandın, kabak gibi yukarı çıktın a kelceğiz!
-
اول ار شد مرکبت سرو سهی ** لیک آخر خشک و بیمغزی تهی 1220
- Önce bineğin, usul boylu selvidir ama sonunda kupkuru, içi boş bir hale gelirsin!
-
رنگ سبزت زرد شد ای قرع زود ** زانک از گلگونه بود اصلی نبود
- A su kabağı, yeşil rengin tez sararır, çünkü o renk iğreti bir boyadır, aslında yok ki.
-
داستان آن عجوزه کی روی زشت خویشتن را جندره و گلگونه میساخت و ساخته نمیشد و پذیرا نمیآمد
- Bir kocakarı çirkin suratındaki kılları yolar, yüzünü boyar,kızıllaştırırdı ama bir türlü olamazdı
-
بود کمپیری نودساله کلان ** پر تشنج روی و رنگش زعفران
- Doksan yaşında bir kocakarı vardı. Yüzü bumburuşuktu, rengi safran gibi sarıydı.
-
چون سر سفره رخ او توی توی ** لیک در وی بود مانده عشق شوی
- Yanağı, sofra altısının baş tarafları gibi kat kattı. Fakat erkek aşkından vazgeçmemişti.
-
ریخت دندانهاش و مو چون شیر شد ** قد کمان و هر حسش تغییر شد
- Dişleri dökülmüş, saçları süt gibi ağarmıştı. Boyu yay gibi bükülmüş, her duygusu değişmişti.
-
عشق شوی و شهوت و حرصش تمام ** عشق صید و پارهپاره گشته دام 1225
- Böyle olduğu halde koca isteği ve şehvet hırsı hâlâ yerindeydi. Erkek avlamaya aşkı vardı da tuzağı paramparça olmuştu.
-
مرغ بیهنگام و راه بیرهی ** آتشی پر در بن دیگ تهی
- Vakitsiz öten bir horoza, yolsuz, yolcusuz bir yola benziyordu. Kızgın ateşe konmuş boş bir tencereydi sanki.