-
معجزه بحرست و ناقص مرغ خاک ** مرغ آبی در وی آمن از هلاک
- Mucize denizdir, nakıs kişiyse karada yaşayan kuş. Suda yaşayan kuş, helâk olmadan emindir.
-
عجزبخش جان هر نامحرمی ** لیک قدرتبخش جان همدمی 1310
- Her namahremin canını âciz eder, fakat hem dem olan kişinin canına kudret bağışlar.
-
چون نیابی این سعادت در ضمیر ** پس ز ظاهر هر دم استدلال گیر
- İçinde bu kutluluğu bulamazsan her an zahirden istidlalde bulun.
-
که اثرها بر مشاعر ظاهرست ** وین اثرها از مثر مخبرست
- Tesirler, insanın duygularında görünür durur. Bunlar, tesir edeni haber verirler.
-
هست پنهان معنی هر داروی ** همچو سحر و صنعت هر جادوی
- Her ilâcın manâsı hakikati, her hünerin sanatı, sihri gibi gizlidir.
-
چون نظر در فعل و آثارش کنی ** گرچه پنهانست اظهارش کنی
- Fakat yaptığı işe ve eserlerine bakarsan hakikati gizli olmakla beraber onu meydana çıkarırsın.
-
قوتی کان اندرونش مضمرست ** چون به فعل آید عیان و مظهرست 1315
- İçinde gizli olan kuvvet, fiile gelince açığa çıkar, görünür.
-
چون به آثار این همه پیدا شدت ** چون نشد پیدا ز تاثیر ایزدت
- Bunların hepsi, sana eserleriyle görünür de nasıl olur. Allah, eserleriyle görünmez?
-
نه سببها و اثرها مغز و پوست ** چون بجویی جملگی آثار اوست
- Sebeplerle tesirler, iç ve kabuk değil mi? Araştırırsan hepsi de onun eserleri değil mi?
-
دوست گیری چیزها را از اثر ** پس چرا ز آثاربخشی بیخبر
- Eserlerine bakıyor da bazı şeyleri seviyorsun, peki, neden eserleri bağışlayandan haberin yok?
-
از خیالی دوست گیری خلق را ** چون نگیری شاه غرب و شرق را
- Bir hayale kapılıp halkı seviyorsun da doğu ve batının padişahını nasıl sevmiyorsun?
-
این سخن پایان ندارد ای قباد ** حرص ما را اندرین پایان مباد 1320
- Ey ulu kişi, bu sözün sonu gelmez. Bu husustaki hırsımız da dilerim bitmesin.
-
رجوع به قصهی رنجور
- Hasta hikâyesi
-
باز گرد و قصهی رنجور گو ** با طبیب آگه ستارخو
- Dön de hasta hikâyesini söyle, ayıpları örten hekimle macerasını anlat.
-
نبض او بگرفت و واقف شد ز حال ** که امید صحت او بد محال
- Hekim, hastanın nabzını tutup halini anladı. İyileşme ümidi hiç yoktu.
-
گفت هر چت دل بخواهد آن بکن ** تا رود از جسمت این رنج کهن
- Dedi ki: Gönlün ne dilerse onu yap da bedenindeki bu eski dert gitsin.
-
هرچه خواهد خاطر تو وا مگیر ** تا نگردد صبر و پرهیزت زحیر
- Hatırına ne gelirse yap, geri durma da sabır ve perhiz, sana eziyet vermesin.
-
صبر و پرهیز این مرض را دان زیان ** هرچه خواهد دل در آرش در میان 1325
- Bil ki sabır ve perhiz, bu hastalığa ziyandır, gönlüne geleni yap.
-
این چنین رنجور را گفت ای عمو ** حق تعالی اعملوا ما شتم
- Hastaya, Allahnın dediği gibi âdeta “Dilediğinizi yapın” dedi.
-
گفت رو هین خیر بادت جان عم ** من تماشای لب جو میروم
- Hasta âlâ dedi, haydi sen git, hayra karşı. Ben ırmak kıyısına seyre gidiyorum.
-
بر مراد دل همیگشت او بر آب ** تا که صحت را بیابد فتح باب
- Kendisine sıhhatten bir kapı açılsın, iyileşsin diye gönlünün dilediğince ırmak kıyısında gezinip duruyordu.
-
بر لب جو صوفیی بنشسته بود ** دست و رو میشست و پاکی میفزود
- Su kenarında bir sofi oturmuş, elini yüzünü yıkıyor, temizken bir kat daha temiz oluyordu.
-
او قفااش دید چون تخییلیی ** کرد او را آرزوی سیلیی 1330
- Hasta sofinin kafasını görünce hülyaya kapıldı, içinden bir sille vurmak isteği coştu.
-
بر قفای صوفی حمزهپرست ** راست میکرد از برای صفع دست
- Bulgur aşına tapan sofinin kellesine vurmak için elini kaldırdı.
-
کارزو را گر نرانم تا رود ** آن طبیبم گفت کان علت شود
- Hekim, içinden geçeni yapmazsan o, sana dert olur dedi.
-
سیلیش اندر برم در معرکه ** زانک لا تلقوا بایدی تهلکه
- Allah da “Kendinizi, elinizle, tehlikeye atmayın” buyurmuştur. Hele bir sille aşk edeyim.