خفض ارضی بین و رفع آسمان ** بی ازین دو نیست دورانش ای فلان
Yerin alçalışına bak, göğün yücelişine bak. Kâinatın devranı bu ikisinden hâli değildir.
خفض و رفع این زمین نوعی دگر ** نیم سالی شوره نیمی سبز و تر
Şu yerin yücelip alçalışı da bir başka çeşittir. Yılın yarısında çorak bir hale gelir, yarısında yeşerir, tazeleşir.
خفض و رفع روزگار با کرب ** نوع دیگر نیم روز و نیم شب 1850
Mihnetle dolu olan zamanın yücelip alçalması, büsbütün başka bir tarzdadır. Yirmi dört saatin yarısı günden olur, yarısı gece.
خفض و رفع این مزاج ممترج ** گاه صحت گاه رنجوری مضج
Zıtlarla uzlaşan mizacın yükselmesi, alçalması da şudur: Gâh insan sıhhatli olur, gâh hastalanır, inler.
همچنین دان جمله احوال جهان ** قحط و جدب و صلح و جنگ از افتتان
Dünyanın bütün hallerini böyle bil. Kıtlık, bolluk, barış, savaş, hep denemelerden meydana gelir.
این جهان با این دو پر اندر هواست ** زین دو جانها موطن خوف و رجاست
Şu dünya, havada bu iki kanatla uçar. Canlar da bu ikisi yüzünden korku ve ümit yurtlarında yurt edinirler.
تا جهان لرزان بود مانند برگ ** در شمال و در سموم بعث و مرگ
Böylece dünya, şimal rüzgârına benzeyen hayatla ve sam yeli gibi olan ölümle titrer durur.
تا خم یکرنگی عیسی ما ** بشکند نرخ خم صدرنگ را 1855
Nihayet İsa’mızın tek renge boyayan birlik küpü yüzlerce renkli küpleri kırar.
کان جهان همچون نمکسار آمدست ** هر چه آنجا رفت بیتلوین شدست
Çünkü o âlem, tuzlaya benzer. Oraya ne düşerse renkten arınır.
خاک را بین خلق رنگارنگ را ** میکند یک رنگ اندر گورها
Toprağa bak. Çeşit, çeşit renkte bulunan insanları mezarlarda bir renge sokmada.
این نمکسار جسوم ظاهرست ** خود نمکسار معانی دیگرست
Bu, görünen bedenlerin tuzlası, mâna âlemine ait tuzlaysa bundan tamamı ile ayrıdır.
آن نمکسار معانی معنویست ** از ازل آن تا ابد اندر نویست
O mâna tuzlası mânevidir. O, ezelden ebede kadar yenilikler içindedir.
این نوی را کهنگی ضدش بود ** آن نوی بی ضد و بی ند و عدد 1860
Eskilik bu yeniliğin zıddıdır. Halbuki o âlemin yeniliği zıtsızdır, eşsizdir, sayıya da sığmaz.
آنچنان که از صقل نور مصطفی ** صد هزاران نوع ظلمت شد ضیا
Nitekim Mustafa’nın nurunun cilâsı ile yüz binlerce çeşit karanlık ışık kesildi.
از جهود و مشرک و ترسا و مغ ** جملگی یکرنگ شد زان الپ الغ
O ulu er yüzünden Yahudilerin, Allah’ya şirk koşanların, Hıristiyanların, Mecusilerin hepsi bir renge boyandılar.
صد هزاران سایه کوتاه و دراز ** شد یکی در نور آن خورشید راز
Yüz binlerce kısa ve uzun gölgeler o sır denizinin nurunda bir oldular.
نه درازی ماند نه کوته نه پهن ** گونه گونه سایه در خورشید رهن
Ne uzunluk kaldı, ne kısalık, ne genişlik. Çeşit, çeşit gölgeler, güneşe rehin oldu.
لیک یکرنگی که اندر محشرست ** بر بد و بر نیک کشف و ظاهرست 1865
Fakat mahşerdeki tek renge boyanış, iyiye de apaçık görünür, kötüye de.
که معانی آن جهان صورت شود ** نقشهامان در خور خصلت شود
O âlemde mânalar, surete bürünürler. Suretlerimiz, hülyalarımıza uygun olur.
گردد آنگه فکر نقش نامهها ** این بطانه روی کار جامهها
O zamanda mektupların sureti açığa çıkar, elbiselerin astarı yüz olur, herkesin içi, dışına döner.
این زمان سرها مثال گاو پیس ** دوک نطق اندر ملل صد رنگ ریس
Şimdi gizli şeyler, alacalı öküze benzer. Söz iği, âlem içinde yüzlerce renkte bir iplik gibi görünür.
نوبت صدرنگیست و صددلی ** عالم یک رنگ کی گردد جلی
Şimdi yüzlerce renge boyanma, yüzlerce gönül sahibi olma devri. Tek renkli olma âlemi nereden tecelli edecek?
نوبت زنگست رومی شد نهان ** این شبست و آفتاب اندر رهان 1870
Şimdi zencilik zamanı. Rum diyarına mensup olanlar, beyaz güzeller gizli. Şimdi gece, güneş gizli.
نوبت گرگست و یوسف زیر چاه ** نوبت قبطست و فرعونست شاه
Kurdun devri, Yusuf kuyunun dibinde. Kıptilerin nöbeti, Firavun, padişah şimdi.
تا ز رزق بیدریغ خیرهخند ** این سگان را حصه باشد روز چند
Bu suretle de herkese lüzumlu, lüzumsuz gülüp duran ve kimseden esirgenmeyen rızktan şu köpekler de birkaç gün rızıklansınlar, hisselerini alsınlar bakalım.