- 
		   کفر ایمان گشت و دیو اسلام یافت  ** آن طرف کان نور بیاندازه تافت    2075
- O hesaba sığmaz nurun doğup parladığı yerde küfür iman kesildi,şeytan Müslüman oldu.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    مظهر عزست و محبوب به حق  ** از همه کروبیان برده سبق 
- O, yücelik mazharıdır, Allah sevgilisidir. Bütün ileri meleklerden öndülü kapmıştır.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    سجده آدم را بیان سبق اوست  ** سجده آرد مغز را پیوست پوست 
- Melekten Âdem’e secde etmeleri ,ondan ileri olmalarındandır. Deri ,daima içe secde eder.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    شمع حق را پف کنی تو ای عجوز  ** هم تو سوزی هم سرت ای گندهپوز 
- A kocakarı, sen Allah mumunu üflüyorsun ama hem sen yanıyorsun, hem başın, ey ağzı kokmuş!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    کی شود دریا ز پوز سگ نجس  ** کی شود خورشید از پف منطمس 
- Bir köpeğin ağzından deniz pislenir mi? Güneş, üflemekle söner mi?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   حکم بر ظاهر اگر هم میکنی  ** چیست ظاهرتر بگو زین روشنی    2080
- Eğer görünüşe göre hüküm veriyorsan bu aydınlıktan daha aydın, daha görünür ne var? Söyle.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    جمله ظاهرها به پیش این ظهور  ** باشد اندر غایت نقص و قصور 
- Zâhirden olanların hepsi, bu zuhurun karşısında noksanın, kusurun en ilerisindedir.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هر که بر شمع خدا آرد پف او  ** شمع کی میرد بسوزد پوز او 
- Kim Allah mumunu üflerse o mum sönmez, üfleyenin ağzı yanar.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون تو خفاشان بسی بینند خواب  ** کین جهان ماند یتیم از آفتاب 
- Senin gibi bir çok yarasalar rüya görürler ama bu âlem, güneşten yetim kalır mı?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    موجهای تیز دریاهای روح  ** هست صد چندان که بد طوفان نوح 
- Ruh denizlerinde öyle kuvvetli dalgalar olur ki Nuh tufanından yüzlerce defa üstündür.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   لیک اندر چشم کنعان موی رست  ** نوح و کشتی را بهشت و کوه جست    2085
- Fakat Kenan’ın gözünde kıl bitmiştir de o yüzden Nuh’u da bırakmıştır, gemiyi de. Dağa tırmanmaya kalkışmıştır.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    کوه و کنعان را فرو برد آن زمان  ** نیم موجی تا به قعر امتهان 
- Fakat derhal yarım bir dalga, dağı da aşağılıkların dibine atmıştır, Kenan’ı da.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    مه فشاند نور و سگ وع وع کند  ** سگ ز نور ماه کی مرتع کند 
- Ay, nurunu saçar, köpek havlar durur. Hiç köpek, ayı kendisine ortak edebilir mi?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    شب روان و همرهان مه بتگ  ** ترک رفتن کی کنند از بانگ سگ 
- Ay ışığı ile geceleyin yol alanlar, köpek havlaması ile yollarından kalırlar mı?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    جزو سوی کل دوان مانند تیر  ** کی کند وقف از پی هر گندهپیر 
- Cüzü, külle doğru ok gibi gider. Kokuşuk kocakarının ardına düşer mi hiç?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   جان شرع و جان تقوی عارفست  ** معرفت محصول زهد سالفست    2090
- Şeriatın canı da âriftir, takvanın canı da. Marifet, geçmiş zamanlardaki zâhitliğin mahsulüdür.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    زهد اندر کاشتن کوشیدنست  ** معرفت آن کشت را روییدنست 
- Zâhitlik, ekmeye çalışmaktır. Marifet de o ekilenin bitmesidir.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    پس چو تن باشد جهاد و اعتقاد  ** جان این کشتن نباتست و حصاد 
- Şu halde çalışmak ve inanmak, bedene benzer. Bu ekmenin canı da biten mahsuldür ve onu devşirmektir.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    امر معروف او و هم معروف اوست  ** کاشف اسرار و هم مکشوف اوست 
- Doğruluğu emretmek de odur, doğruluk da o. 
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    شاه امروزینه و فردای ماست  ** پوست بندهی مغز نغزش دایماست 
- Bu günümüzün de padişahıdır, yarınımızın da. Deri, daima lâtif içe kuldur.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   چون انا الحق گفت شیخ و پیش برد  ** پس گلوی جمله کوران را فشرد    2095
- Şeyh “Ben Allahyım” dedi ama ileri gitti, bütün körlerin boğazını sıktı.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون انای بنده لا شد از وجود  ** پس چه ماند تو بیندیش ای جحود 
- Kulun varlığı, Allah varlığında yok olunca ne kalır? Bir düşün a çıfıt!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گر ترا چشمیست بگشا در نگر  ** بعد لا آخر چه میماند دگر 
- Gözün varsa aç da bak. Lâ dedikten sonra artık ne kalır?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ای بریده آن لب و حلق و دهان  ** که کند تف سوی مه یا آسمان 
- O göğe, aya tüküren dudağın, boğazın, ağzın kesilseydi keşke!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    تف برویش باز گردد بی شکی  ** تف سوی گردون نیابد مسلکی 
- Şüphe yok ki o tükürük, göğe çıkmaz, döner, senin suratına gelir.