English    Türkçe    فارسی   

6
220-244

  • صد هزاران سال بودم در مطار  ** هم‌چو ذرات هوا بی‌اختیار  220
  • Yüz binlerce yıllardır havadaki zerreler gibi ihtiyarsızdım.
  • گر فراموشم شدست آن وقت و حال  ** یادگارم هست در خواب ارتحال 
  • O zamanı ve o hali unuttum ama uykuda bu âlemden göçüp gitmem, bana o âlemden bir armağan.
  • می‌رهم زین چارمیخ چارشاخ  ** می‌جهم در مسرح جان زین مناخ 
  • Uyku zamanı bu dört unsur çarmıhından kurtulur, şu daracık yurttan can yaylasına sıçrar, çıkarım.
  • شیر آن ایام ماضیهای خود  ** می‌چشم از دایه‌ی خواب ای صمد 
  • Uyku dadısından o geçmiş günlerin sütünü içerim ey bir şeye ihtiyacı olmayan ve herkes kendisine muhtaç olan Allah.
  • جمله عالم ز اختیار و هست خود  ** می‌گریزد در سر سرمست خود 
  • Bütün âlem, kendi ihtiyarından, kendi varlığından sarhoşluk âlemine kaçmaktadır.
  • تا دمی از هوشیاری وا رهند  ** ننگ خمر و زمر بر خود می‌نهند  225
  • Bu suretle herkes, şarap, çalgı gibi şeylere düşer de kendi aklından bir an olsun kurtulmaya çalışır.
  • جمله دانسته کای این هستی فخ است  ** فکر و ذکر اختیاری دوزخ است 
  • Herkes bilir ki bu varlık tuzaktır. İnsanın kendi ihtiyarı ile bir şeyi düşünmesi, bir şeyi anması cehennemdir âdeta.
  • می‌گریزند از خودی در بیخودی  ** یا به مستی یا به شغل ای مهتدی 
  • Onun için herkes varlığından, kendiliğinden geçme âlemine, yahut sarhoşluğa kaçar, yahut da bir işe koyulup kendini unutur.
  • نفس را زان نیستی وا می‌کشی  ** زانک بی‌فرمان شد اندر بیهشی 
  • Fakat yine bu âlemden kendini çeker, varlık âlemine gelirsin. Çünkü o kendini unutma âlemine Allah fermanı olmadan gitmiştik.
  • لیس للجن و لا للانس ان  ** ینفذوا من حبس اقطار الزمن 
  • Ne cin, zaman kaydının hapsinden kurtulabilir, ne insan.
  • لا نفوذ الا بسلطان الهدی  ** من تجاویف السموات العلی  230
  • Yüce göklere çıkmak, ancak doğru yolu bulma kuvvetiyle olabilir.
  • لا هدی الا بسلطان یقی  ** من حراس الشهب روح المتقی 
  • İnsan, doğru yolu ancak Allah’dan çekinen kulun ruhunu, göklerden şeytanları kovan şahaplardan koruyan kuvvetle bulabilir.
  • هیچ کس را تا نگردد او فنا  ** نیست ره در بارگاه کبریا 
  • Yok olmadıkça hiç kimseye ululuk tapısına varmaya yol yoktur.
  • چیست معراج فلک این نیستی  ** عاشقان را مذهب و دین نیستی 
  • Göklere yücelme nedir? Şu yokluk. Âşıkların yolu da yokluktur, dini de.
  • پوستین و چارق آمد از نیاز  ** در طریق عشق محراب ایاز 
  • Aşk yolunda yalvarma bakımından pöstekiyle çarık, Eyaz’a mihrap olmuştur.
  • گرچه او خود شاه را محبوب بود  ** ظاهر و باطن لطیف و خوب بود  235
  • Gerçi onu padişah severdi.. İçi de güzeldi, dışı da.
  • گشته بی‌کبر و ریا و کینه‌ای  ** حسن سلطان را رخش آیینه‌ای 
  • Fakat kendisi de kibirsiz riyasız, kinsiz bir hale gelmişti. Yüzü, padişahın güzelliğine bir anda kesilmişti.
  • چونک از هستی خود او دور شد  ** منتهای کار او محمود بد 
  • Varlığından uzaklaştığı için işinin sonu da Mahmut oldu.
  • زان قوی‌تر بود تمکین ایاز  ** که ز خوف کبر کردی احتراز 
  • Eyaz, kibir korkusundan çekinirdi de onun için temkini, pek kuvvetli bir hale gelmişti.
  • او مهذب گشته بود و آمده  ** کبر را و نفس را گردن زده 
  • O tertemiz bir hale gelmişti. Kibrin, nefsin boynunu vurmuştu.
  • یا پی تعلیم می‌کرد آن حیل  ** یا برای حکمتی دور از وجل  240
  • Ya o düzenleri halka bir şey öğretmek için yapıyor, yahut korkudan uzak bir hikmet yüzünden böyle bir harekette bulunuyordu.
  • یا که دید چارقش زان شد پسند  ** کز نسیم نیستی هستیست بند 
  • Yahut varlık, yokluk rüzgârları ile esip gelen bir bağ olduğundan her gün çarığını görmeyi istiyor,
  • تا گشاید دخمه کان بر نیستیست  ** تا بیاید آن نسیم عیش و زیست 
  • Bu suretle de yokluk definesinin üstüne kurulan yapının kapısını açmak, o zevk yaşayışının yelini bulmak diliyordu.
  • ملک و مال و اطلس این مرحله  ** هست بر جان سبک‌رو سلسله 
  • Bu kaynağın malı, mülkü, atlası, çabuk yürüyüp giden cana bir zincirdir.
  • سلسله‌ی زرین بدید و غره گشت  ** ماند در سوراخ چاهی جان ز دشت 
  • Buna kapılan, şu altın zinciri gördü de kapıldı, ruhu bir delik içinde kaldı, ovalara çıkamadı.