چون بیفتد بر کن آنجا میطلب ** زور بگذار و بزاری جو ذهب
Düştüğü yeri kaz, defineyi orada bulmaya çalış, altınları elde et.
آنچ حقست اقرب از حبل الورید ** تو فکنده تیر فکرت را بعید
Tanrı, şah damarından yakındır insana. Halbuki sen ok gibi olan düşünceni uzaklara atmadasın.
ای کمان و تیرها بر ساخته ** صید نزدیک و تو دور انداخته
Ey yayı kurup oku atan! Av yakında, sen uzağa düşmüşsün.
هرکه دوراندازتر او دورتر ** وز چنین گنجست او مهجورتر 2355
Kim daha uzağa ok atarsa daha uzaktadır. Böyle bir defineden daha uzağa düşer o.
فلسفی خود را از اندیشه بکشت ** گو بدو کوراست سوی گنج پشت
Filozof kendisini düşünceyle öldürdü. Koş de ona, zaten defineye arkasını çevirmiştir o.
گو بدو چندانک افزون میدود ** از مراد دل جداتر میشود
Koş de. Ne kadar fazla koşarsa gönlünün muradından o kadar uzaklaşır.
جاهدوا فینا بگفت آن شهریار ** جاهدوا عنا نگفت ای بیقرار
Padişah, “Bizim için savaşanlar” dedi, bizden uzaklaşmaya çalışanlar demedi a kararsız adam!
همچو کنعان کو ز ننگ نوح رفت ** بر فراز قلهی آن کوه زفت
Kenan gibi hani. O da Nuh’dan arlandı da o koca dağın tepesine çıkmaya kalkıştı.
هرچه افزونتر همیجست او خلاص ** سوی که میشد جداتر از مناص 2360
Kurtulmak için dağa ne kadar koştu, tırmandıysa kurtuluştan o kadar uzaklaştı.
همچو این درویش بهر گنج و کان ** هر صباحی سختتر جستی کمان
Her sabah, daha katı bir yayla daha uzağa ok atıp define arayan bu yoksul gibi.
هر کمانی کو گرفتی سختتر ** بود از گنج و نشان بدبختتر
Daha katı olan her yayı, eline aldıkça defineden o derece mahrum olmaktaydı.
این مثل اندر زمانه جانی است ** جان نادانان به رنج ارزانی است
Bu atalar sözü, âlemde söylenir durur: Şeytanın canı azapta gerek.
زانک جاهل ننگ دارد ز اوستاد ** لاجرم رفت و دکانی نو گشاد
Çünkü bilgisiz kişi hocadan utanır, kalkar, gidip yeni bir dükkân açar.
آن دکان بالای استاد ای نگار ** گنده و پر کزدمست و پر ز مار 2365
Ustana danışmadan açtığın o dükkân, bil ki kokmuş bir dükkândır, akreplerle, yılanlarla doludur o suretten ibaret adam!
زود ویران کن دکان و بازگرد ** سوی سبزه و گلبنان و آبخورد
Çabuk yık bu dükkânı da yeşilliğe, gül fidanlarına, içilecek suların bulunduğu yere dön!
نه چو کنعان کو ز کبر و ناشناخت ** از که عاصم سفینهی فوز ساخت
Kibrinden, işin iç yüzünü bilmediğinden gûya kendisini kurtaracak dağı kurtuluş gemisi yapmaya kalkışan Kenan’a benzemez.
علم تیراندازیش آمد حجاب ** وان مراد او را بده حاضر به جیب
O define arayana da okçuluğu hicap oldu. Halbuki isteği hazırdı, koynundaydı.
ای بسا علم و ذکاوات و فطن ** گشته رهرو را چو غول و راهزن
Nice bilgi, nice zekâ, nice anlayış vardır ki yolcuya bir gulyabani, bir harami kesilir.
بیشتر اصحاب جنت ابلهند ** تا ز شر فیلسوفی میرهند 2370
Cennetliklerin çoğu ahmaktır. Bu suretle de filozofun şerrinden kurtulur onlar.
خویش را عریان کن از فضل و فضول ** تا کند رحمت به تو هر دم نزول
Kendini faziletten de üryan bir hale getir, saçma şeylerden de... Böylece rahmet, her an sana insin dursun.
زیرکی ضد شکستست و نیاز ** زیرکی بگذار و با گولیبساز
Anlayışlı olmak; sınıklığın, niyazın zıddıdır. Anlayışlı olmayı bırak, ahmaklıkla uzlaşmaya bak.
زیرکی دان دام برد و طمع و گاز ** تا چه خواهد زیرکی را پاکباز
Anlayışı hırs ve tamah tuzağı bil. Temiz kişinin şeytan gibi akıllı olmakla ne işi var?
زیرکان با صنعتی قانع شده ** ابلهان از صنع در صانع شده
Aklı, fikri ileri olanlar, bir sanatla kanaat ederler. Fakat o kadar ileri anlayışlı olmayanlar sanatı görür, sanatkârı bulurlar.
زانک طفل خرد را مادر نهار ** دست و پا باشد نهاده بر کنار 2375
Ana, küçücük yavrusunu gündüzün kucağına alır, ona el ayak olur, onu her şeyden korur.
حکایت آن سه مسافر مسلمان و ترسا و جهود و آن کی به منزل قوتی یافتند و ترسا و جهود سیر بودند گفتند این قوت را فردا خوریم مسلمان صایم بود گرسنه ماند از آنک مغلوب بود
Biri Müslüman , öbürü Hıristiyan, üçüncüsü de Yahudi olan üç yolcu, bir konak yerinde yiyecek buldular. Hıristiyanla Yahudi tokdu, bunu yarın yiyelim dediler Müslüman, o gün oruçluydu, fakat onlarla başa çıkamadığından aç kaldı
یک حکایت بشنو اینجا ای پسر ** تا نگردی ممتحن اندر هنر
Oğul, burada bir hikâye dinle de hünerine kapılıp belâlara uğrama.