-
جمع گشته بر سرای شاه خلق ** تا چرا آمد چنین اشتاب دلق 2520
- Halk, padişahın sarayının kapısına toplandı. Bakalım Delkak, böyle acele niçin geldi diye bekliyorlardı.
-
از شتاب او و فحش اجتهاد ** غلغل و تشویش در ترمد فتاد
- Onun acelesinden, o telaşından Tirmiz’de bir gürültüdür koptu.
-
آن یکی دو دست بر زانوزنان ** وآن دگر از وهم واویلیکنان
- Biri iki eliyle dizlerini dövüyor, öbürü eyvahlar olsun, başımıza gelenler nedir, diye bağırıyordu.
-
از نفیر و فتنه و خوف نکال ** هر دلی رفته به صد کوی خیال
- Herkes, korkudan, gürültüden bir felaket düşünmede, bir başka çeşit düşünceye kapılmada, yüzlerce hayallere düşmedeydi.
-
هر کسی فالی همیزد از قیاس ** تا چه آتش اوفتاد اندر پلاس
- Hırkamıza düşen bu ateş nedir, diye herkes aklınca bir şeyler kuruyordu.
-
راه جست و راه دادش شاه زود ** چون زمین بوسید گفتش هی چه بود 2525
- Delkak, huzuruna gitmek istedi. Padişah derhal izin verdi. Yeri öpünce padişah “Ne oldu yahu” dedi.
-
هرکه میپرسید حالی زان ترش ** دست بر لب مینهاد او که خمش
- Kim, o ekşi suratlı adama bir şey sorduysa parmağını ağzına götürüp sus demekteydi.
-
وهم میافزود زین فرهنگ او ** جمله در تشویش گشته دنگ او
- Bu hareketinden halkın, vehmi artıyor, herkes derleniyor, şaşırıp kalıyordu.
-
کرد اشارت دلق که ای شاه کرم ** یکدمی بگذار تا من دم زنم
- Delkak, padişahın emri üzerine ey kerem sahibi padişahım dedi, bir an dur da nefes alayım.
-
تا که باز آید به من عقلم دمی ** که فتادم در عجایب عالمی
- Aklım başıma gelsin. Çünkü acayip bir âleme düştüm.
-
بعد یک ساعت که شه از وهم و ظن ** تلخ گشتش هم گلو و هم دهن 2530
- Bir an geçti ama padişah da vehme, zanna kapıldı. Boğazı da acıdı, ağzının tadı da kaçtı.
-
که ندیده بود دلقک را چنین ** که ازو خوشتر نبودش همنشین
- Çünkü Delkak’ı hiç böyle görmemişti. Ondan daha hoş bir nedimi yoktu.
-
دایما دستان و لاغ افراشتی ** شاه را او شاد و خندان داشتی
- Daima hikâyeler söyler, lâtifeler eder, padişahı sevindirir, güldürürdü.
-
آن چنان خندانش کردی در نشست ** که گرفتی شه شکم را با دو دست
- Huzurda oturdu mu öyle bir güldürürdü ki padişah, kahkaha atarken iki eliyle karnını tutmaya mecbur olurdu.
-
که ز زور خنده خوی کردی تنش ** رو در افتادی ز خنده کردنش
- Kahkahadan terlere batar, yüzüstü yerlere yıkılırdı.
-
باز امروز این چنین زرد و ترش ** دست بر لب میزند کای شه خمش 2535
- Bu günse yüzü sapsarıydı, suratı asıktı. Parmağını ağzına götürüp sus padişahım diyordu. Bu ne haldi?
-
وهم در وهم و خیال اندر خیال ** شاه را تا خود چه آید از نکال
- Padişah, ne felâket var acaba diye vehimlendikçe vehimleniyor, hayallendikçe hayalleniyordu.
-
که دل شه با غم و پرهیز بود ** زانک خوارمشاه بس خونریز بود
- Harzemşah, pek zâlimdi, pek kan dökücüydü. Padişahın gönlünde o yüzden zaten gam, gussa vardı.
-
بس شهان آن طرف را کشته بود ** یا به حیله یا به سطوت آن عنود
- O taraflardaki birçok padişahları ya hileyle, ya kuvvetle öldürmüş, yok etmişti o inatçı.
-
این شه ترمد ازو در وهم بود ** وز فن دلقک خود آن وهمش فزود
- Tirmiz padişahı da bundan vehimleniyordu zaten. Delkak’ın halinden vehim büsbütün arttı.
-
گفت زوتر بازگو تا حال چیست ** این چنین آشوب و شور تو ز کیست 2540
- Dedi ki: çabuk söyle, ne var? Kimden bu derece perişan oldun?
-
گفت من در ده شنیدم آنک شاه ** زد منادی بر سر هر شاهراه
- Delkak cevap verdi: Köyde duydum ki padişah, her ana caddenin başında bir tellal bağırtmış.
-
که کسی خواهم که تازد در سه روز ** تا سمرقند و دهم او را کنوز
- Üç günde Semerkant’a kadar gidecek adama hazineler bağışlatacağım demiş.
-
من شتابیدم بر تو بهر آن ** تا بگویم که ندارم آن توان
- Koşa, koşa aceleyle geldim ki ben de o kudret olmadığını söyleyeyim.
-
این چنین چستی نیاید از چو من ** باری این اومید را بر من متن
- Benden böyle çeviklik gelmez. Hiç olmazsa bunu benden umma!