گفت کای یار عزیز مهرکار ** من ندارم بیرخت یکدم قرار
Fare dedi ki: Ey merhametli, sevgili dost, ben seni görmedikçe bir an bile karar edemiyorum.
روز نور و مکسب و تابم توی ** شب قرار و سلوت و خوابم توی
Gündüzün nurum, kazancım, ışığım sensin; geceleyin kararım, neşem, uykum sen.
از مروت باشد ار شادم کنی ** وقت و بیوقت از کرم یادم کنی
Beni sevindir, vakitli vakitsiz kerem eder anarsın lûtfedersin.
در شبانروزی وظیفهی چاشتگاه ** راتبه کردی وصال ای نیکخواه
Ey iyiliğimi isteyen, buluşmak için yirmi dört saatte bir kuşluk çağını tâyin ettin.
پانصد استسقاستم اندر جگر ** با هر استسقا قرین جوع البقر 2690
Fakat ciğerim yanıyor, beş yüz kere susuzum, her susuzluğumda bir öküz açlığı var âdeta.
بینیازی از غم من ای امیر ** ده زکات جاه و بنگر در فقیر
Benim derdimden haberin bile yok. Mevkiinin zekâtını ver de bu yoksula bir bak.
این فقیر بیادب نا درخورست ** لیک لطف عام تو زان برترست
Bu bîedep yoksul, buna lâyık değil ama senin umumî lûtfun, bundan çok üstün.
مینجوید لطف عام تو سند ** آفتابی بر حدثها میزند
Herkese lûtfetmektesin. Lûtfetmen için bir lüzuma hacet yok. Güneş, pisliklere de vurur.
نور او را زان زیانی نابده ** وان حدث از خشکیی هیزم شده
Fakat nuruna bir ziyan gelmez. O pislik, onun hararetiyle kurur, odun haline gelir.
تا حدث در گلخنی شد نور یافت ** در در و دیوار حمامی بتافت 2695
Bu yüzden de bir külhana girer, nurlanır, hamamın kapısını duvarını kızdırır, parlatır.
بود آلایش شد آرایش کنون ** چون برو بر خواند خورشید آن فسون
Pisken bezenir, nurlanır. Çünkü güneş, ona öyle bir afsun okumuştur işte.
شمس هم معدهی زمین را گرم کرد ** تا زمین باقی حدثها را بخورد
Güneş yeryüzünün içini de kızdırır da artakalan pislikleri yer.
جزو خاکی گشت و رست از وی نبات ** هکذا یمحو الاله السیات
Bu pislikler, bu suretle toprağın cüzü olur, ondan otlar biter. İşte Tanrı da kötülükleri iyiliklere böyle çevirir.
با حدث که بترینست این کند ** کش نبات و نرگس و نسرین کند
Güneş en kötü şey olan pisliğe bunu yaparsa yeşilliklere, güllere, nergislere neler yapmaz?
تا به نسرین مناسک در وفا ** حق چه بخشد در جزا و در عطا 2700
Bir düşün, Tanrı da ibadet güllerine karşılık ne vefada bulunur, ne mükâfatlar verir, ne ihsanlar eder.
چون خبیثان را چنین خلعت دهد ** طیبین را تا چه بخشد در رصد
Kötülüklere böyle elbiseler verirse temizlere neler bağışlar?
آن دهد حقشان که لا عین رات ** که نگنجد در زبان و در لغت
Tanrı onlara gözlerin görmediği şeyler verir. Dile, lûgata sığmaz lûtuflar eder.
ما کییم این را بیا ای یار من ** روز من روشن کن از خلق حسن
Biz kimiz ki bu derece lûtfu hak edelim? Gel sevgili, güzel huyunla benim günümü de aydınlat.
منگر اندر زشتی و مکروهیم ** که ز پر زهری چو مار کوهیم
Çirkinliğime, kötülüğüme bakma. Dağdaki yılan gibi zehirlerle doluyum ben.
ای که من زشت و خصالم جمله زشت ** چون شوم گل چون مرا او خار کشت 2705
Ben çirkinim, huylarım da tamamı ile çirkin. Beni diken olarak dikti, artık ben nasıl gül olabilirim?
نوبهار حسن گل ده خار را ** زینت طاووس ده این مار را
Dikene güldeki güzelliğin ilk baharını ver. Bu yılana tavus güzelliğini sen ihsan et.
در کمال زشتیم من منتهی ** لطف تو در فضل و در فن منتهی
Çirkinliğin son derecesine varmışım ben. Fakat senin lûtfun da ihsan etmede son derecededir.
حاجت این منتهی زان منتهی ** تو بر آر ای حسرت سرو سهی
Bu kötülüğün çirkinliğin son derecesine varmış olan kulun hacetini, son derecede olan lûtfunla reva et ey usul boylu selvilerin bile haset ettikleri güzel!
چون بمیرم فضل تو خواهد گریست ** از کرم گرچه ز حاجت او بریست
Ben ölürsem yine senin lûtfun, bana gözyaşı döker, kerem sahibisin, buna ihtiyacın yoktur ama yine sen ağlarsın bana.
بر سر گورم بسی خواهد نشست ** خواهد از چشم لطیفش اشک جست 2710
Mezarımın başında çok oturursun. O güzel gözlerinden çok yaşlar akar.