-
روح را تابان کن از انوار ماه ** که ز آسیب ذنب جان شد سیاه
- Ayın nuru ile ruhu parlat. Çünkü tutulma yerine geldi, zararlar gördü, can simsiyah oldu.
-
از خیال و وهم و ظن بازش رهان ** از چه و جور رسن بازش رهان
- Onu yine hayalden vehimden, zandan kurtar. Yine kuyudan çıkar, cefa ipinden halâs et.
-
تا ز دلداری خوب تو دلی ** پر بر آرد بر پرد ز آب و گلی
- Bu suretle de bir gönül, senin güzel gönül alışınla kanatlansın, uçsun, şu balçıktan kurtulsun!
-
ای عزیز مصر و در پیمان درست ** یوسف مظلوم در زندان تست 2790
- Ey Mısır azizi, ey ahdinde duran zat,mazlum Yusuf, senin zindanındadır.
-
در خلاص او یکی خوابی ببین ** زود که الله یحب المحسنین
- Onu kurtarmak için çabucak bir rüya görüver, Tanrı, ihsan sahiplerini sever.
-
هفت گاو لاغری پر گزند ** هفت گاو فربهش را میخورند
- Yedi arık ve hasta öküz, yedi semiz öküzü yutmada.
-
هفت خوشهی خشک زشت ناپسند ** سنبلات تازهاش را میچرند
- Yedi kuru ve çirkin beğenilmeyecek başak, yedi taze ve yemyeşil başağı otlamada.
-
قحط از مصرش بر آمد ای عزیز ** هین مباش ای شاه این را مستجیز
- Ey aziz, gönül Mısırında kıtlık başlıyor. Aman padişahım bunu caiz görme.
-
یوسفم در حبس تو ای شه نشان ** هین ز دستان زنانم وا رهان 2795
- Padişahım, senin hapsinde bir Yusuf’um ben. Lûtfet, beni kadınlardan kurtar.
-
از سوی عرشی که بودم مربط او ** شهوت مادر فکندم که اهبطوا
- Arşta oturup duruyordum. Anamın şehveti “inin” emri ile beni buraya attı.
-
پس فتادم زان کمال مستتم ** از فن زالی به زندان رحم
- O tam yücelikten bir kocakarının hilesiyle rahim zindanına düştüm.
-
روح را از عرش آرد در حطیم ** لاجرم کید زنان باشد عظیم
- Ruhu ta arştan bu yurda getirdi. Hasılı kadınların hilesi pek büyük.
-
اول و آخر هبوط من ز زن ** چونک بودم روح و چون گشتم بدن
- İnişim, önce de kadın yüzünden, sonra da kadın yüzünden. Ruhtum, nasıl oldu da bedene büründüm?
-
بشنو این زاری یوسف در عثار ** یا بر آن یعقوب بیدل رحم آر 2800
- Ya bu düşkün Yusuf’un ağlayıp inlemesini duy, yahut o âşık Yakub’a merhamet et.
-
ناله از اخوان کنم یا از زنان ** که فکندندم چو آدم از جنان
- Kardeşlerimden mi feryat edeyim, kadınlardan mı? Âdem gibi cennetlerden düştüm ben!
-
زان مثال برگ دی پژمردهام ** کز بهشت وصل گندم خوردهام
- Kış yaprağı gibi soldum, çünkü vuslat cennetinde buğday yedim.
-
چون بدیدم لطف و اکرام ترا ** وآن سلام سلم و پیغام ترا
- Senin lûtfunu, ihsanını, o barış selâmını o güzel haberini duyunca,
-
من سپند از چشم بد کردم پدید ** در سپندم نیز چشم بد رسید
- Kötü göz değmesin diye ateşe çöreotu attım, fakat çöreotuma da kötü göz değdi.
-
دافع هر چشم بد از پیش و پس ** چشمهای پر خمار تست و بس 2805
- Önde de sonda da her kötü gözü def eden, ancak ve ancak mahmur gözlerindir.
-
چشم بد را چشم نیکویت شها ** مات و مستاصل کند نعم الدوا
- Padişahın kötü gözü, senin güzel gözlerin mat eder, mahveder; ne güzel ilâç bu.
-
بل ز چشمت کیمیاها میرسد ** چشم بد را چشم نیکو میکند
- Hattâ senin gözünden kimyalar erişti mi kötü göz bile iyi göz olur.
-
چشم شه بر چشم باز دل زدست ** چشم بازش سخت با همت شدست
- Padişahın gözü, doğanın gözüne değdi mi doğan, yücelir, himmetli bir göze sahip olur.
-
تا ز بس همت که یابید از نظر ** مینگیرد باز شه جز شیر نر
- O bakıştan öyle bir himmete sahip olur ki, öyle yücelir ki artık erkek aslandan başka bir şey avlamaz olur.
-
شیر چه کان شاهباز معنوی ** هم شکار تست و هم صیدش توی 2810
- Aslan da nedir ki? O mânevi yüce doğan, hem senin avındır, hem de seni avlar.
-
شد صفیر باز جان در مرج دین ** نعرههای لا احب الافلین
- Din çayırında can doğanının ıslığı “Ben batan şeyleri sevmem” nâraları olur.