- 
		   ای عزیز مصر و در پیمان درست  ** یوسف مظلوم در زندان تست    2790
- Ey Mısır azizi, ey ahdinde duran zat,mazlum Yusuf, senin zindanındadır.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    در خلاص او یکی خوابی ببین  ** زود که الله یحب المحسنین 
- Onu kurtarmak için çabucak bir rüya görüver, Tanrı, ihsan sahiplerini sever.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هفت گاو لاغری پر گزند  ** هفت گاو فربهش را میخورند 
- Yedi arık ve hasta öküz, yedi semiz öküzü yutmada. 
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هفت خوشهی خشک زشت ناپسند  ** سنبلات تازهاش را میچرند 
- Yedi kuru ve çirkin beğenilmeyecek başak, yedi taze ve yemyeşil başağı otlamada.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    قحط از مصرش بر آمد ای عزیز  ** هین مباش ای شاه این را مستجیز 
- Ey aziz, gönül Mısırında kıtlık başlıyor. Aman padişahım bunu caiz görme.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   یوسفم در حبس تو ای شه نشان  ** هین ز دستان زنانم وا رهان    2795
- Padişahım, senin hapsinde bir Yusuf’um ben. Lûtfet, beni kadınlardan kurtar.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    از سوی عرشی که بودم مربط او  ** شهوت مادر فکندم که اهبطوا 
- Arşta oturup duruyordum. Anamın şehveti “inin” emri ile beni buraya attı.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    پس فتادم زان کمال مستتم  ** از فن زالی به زندان رحم 
- O tam yücelikten bir kocakarının hilesiyle rahim zindanına düştüm.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    روح را از عرش آرد در حطیم  ** لاجرم کید زنان باشد عظیم 
- Ruhu ta arştan bu yurda getirdi. Hasılı kadınların hilesi pek büyük.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    اول و آخر هبوط من ز زن  ** چونک بودم روح و چون گشتم بدن 
- İnişim, önce de kadın yüzünden, sonra da kadın yüzünden. Ruhtum, nasıl oldu da bedene büründüm?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   بشنو این زاری یوسف در عثار  ** یا بر آن یعقوب بیدل رحم آر    2800
- Ya bu düşkün Yusuf’un ağlayıp inlemesini duy, yahut o âşık Yakub’a merhamet et.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ناله از اخوان کنم یا از زنان  ** که فکندندم چو آدم از جنان 
- Kardeşlerimden mi feryat edeyim, kadınlardan mı? Âdem gibi cennetlerden düştüm ben!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    زان مثال برگ دی پژمردهام  ** کز بهشت وصل گندم خوردهام 
- Kış yaprağı gibi soldum, çünkü vuslat cennetinde buğday yedim.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون بدیدم لطف و اکرام ترا  ** وآن سلام سلم و پیغام ترا 
- Senin lûtfunu, ihsanını, o barış selâmını o güzel haberini duyunca,
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    من سپند از چشم بد کردم پدید  ** در سپندم نیز چشم بد رسید 
- Kötü göz değmesin diye ateşe çöreotu attım, fakat çöreotuma da kötü göz değdi.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   دافع هر چشم بد از پیش و پس  ** چشمهای پر خمار تست و بس    2805
- Önde de sonda da her kötü gözü def eden, ancak ve ancak mahmur gözlerindir.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چشم بد را چشم نیکویت شها  ** مات و مستاصل کند نعم الدوا 
- Padişahın kötü gözü, senin güzel gözlerin mat eder, mahveder; ne güzel ilâç bu.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    بل ز چشمت کیمیاها میرسد  ** چشم بد را چشم نیکو میکند 
- Hattâ senin gözünden kimyalar erişti mi kötü göz bile iyi göz olur.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چشم شه بر چشم باز دل زدست  ** چشم بازش سخت با همت شدست 
- Padişahın gözü, doğanın gözüne değdi mi doğan, yücelir, himmetli bir göze sahip olur.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    تا ز بس همت که یابید از نظر  ** مینگیرد باز شه جز شیر نر 
- O bakıştan öyle bir himmete sahip olur ki, öyle yücelir ki artık erkek aslandan başka bir şey avlamaz olur.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   شیر چه کان شاهباز معنوی  ** هم شکار تست و هم صیدش توی    2810
- Aslan da nedir ki? O mânevi yüce doğan, hem senin avındır, hem de seni avlar.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    شد صفیر باز جان در مرج دین  ** نعرههای لا احب الافلین 
- Din çayırında can doğanının ıslığı “Ben batan şeyleri sevmem” nâraları olur.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    باز دل را که پی تو میپرید  ** از عطای بیحدت چشمی رسید 
- Senin izinden uçup duran gönül doğanı da sayısız ihsanlarla uğradı, gözün, bir kerecik ona düştü.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    یافت بینی بوی و گوش از تو سماع  ** هر حسی را قسمتی آمد مشاع 
- Burnu bir koku aldı, kulağı senin nağmelerini duydu. Her duygusu, muayyen olamayan nasipler elde etti.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هر حسی را چون دهی ره سوی غیب  ** نبود آن حس را فتور مرگ و شیب 
- Sen, hangi duyguya gayb âleminin yolunu açarsan o duygu, artık eskimez, yıpranmaz, ölmez.