-
جمله را حمال خود خواهد کفور ** چون سوار مرده آرندش به گور 325
- Allah nimetine küfranda bulunan, ister ki herkes, kendisini yüklesin de ölüyü mezara götürür gibi götürsünler.
-
بر جنازه هر که را بینی به خواب ** فارس منصب شود عالی رکاب
- Rüyada kimi tabuta binmiş, götürülüyor görürsen yüce mertebeli büyük mevkili bir adam olur.
-
زانک آن تابوت بر خلقست بار ** بار بر خلقان فکندند این کبار
- Çünkü o tabut, halkın boynuna bir yüktür. Bu büyükler de halkın boynuna yük korlar, yük olurlar.
-
بار خود بر کس منه بر خویش نه ** سروری را کم طلب درویش به
- Yükünü herkese yükleme, kendine yükle. Baş olmayı az iste, yoksulluk daha iyidir.
-
مرکب اعناق مردم را مپا ** تا نیاید نقرست اندر دو پا
- Halkın boynuna binme de ayaklarına nikris illeti gelmesin.
-
مرکبی را که آخرش تو ده دهی ** که به شهری مانی و ویراندهی 330
- Sonunda iki elinle bu biniciliğin alnını karışlarsın, fakat şimdi bir şehre benzemedesin. Şehre benziyorsun ama hakikatte bir yıkık köysün sen!
-
ده دهش اکنون که چون شهرت نمود ** تا نباید رخت در ویران گشود
- Şimdi bir şehir görünürken varlığından bez de pılını pırtını yıkık yerde çözme.
-
ده دهش اکنون که صد بستانت هست ** تا نگردی عاجز و ویرانپرست
- Şimdi yüzlerce bağa, bahçeye sahipken vazgeç varlıktan da âciz ve yıkık yere tapar bir hale gelmeyesin.
-
گفت پیغامبر که جنت از اله ** گر همیخواهی ز کس چیزی مخواه
- Peygamber, Allah’dan cenneti istiyorsan kimseden bir şey isteme.
-
چون نخواهی من کفیلم مر ترا ** جنت الماوی و دیدار خدا
- Kimseden bir şey istemezsen ben kefilim, cennete de girersin, Allahya da ulaşırsın dedi.
-
آن صحابی زین کفالت شد عیار ** تا یکی روزی که گشته بد سوار 335
- Bunu duyan sahabe de şu kefillik yüzünden öyle ayarı tam bir hale geldi ki bir gün ata binmiş, bir yere gidiyordu.
-
تازیانه از کفش افتاد راست ** خود فرو آمد ز کس آنرا نخواست
- Elinden kamçısı düştü. Attan inip kendisi aldı, kimseden istemedi.
-
آنک از دادش نیاید هیچ بد ** داند و بیخواهشی خود میدهد
- Çünkü Allah, bir şey verdi mi iyidir, kimseye kötü bir şey vermez. O, bilir ve adamın dileğini insan istemeden verir.
-
ور به امر حق بخواهی آن رواست ** آنچنان خواهش طریق انبیاست
- Fakat Allah emri ile dilersen caizdir. Çünkü o çeşit istek, peygamberlerin yoludur.
-
بد نماند چون اشارت کرد دوست ** کفر ایمان شد چون کفر از بهر اوست
- Sevgili emredince kötü kalmaz. Küfür onun için olursa iman kesilir.
-
هر بدی که امر او پیش آورد ** آن ز نیکوهای عالم بگذرد 340
- Onun emri ile olan kötülük, bütün âlem iyiliklerinden üstündür.
-
زان صدف گر خسته گردد نیز پوست ** ده مده که صد هزاران در دروست
- Sedefin kabuğu paralanırsa ilenme, onda yüz binlerce inci vardır.
-
این سخن پایان ندارد بازگرد ** سوی شاه و هممزاج بازگرد
- Bu sözün sonu gelmez, dön de padişaha gel. Doğan kuşuna benze.
-
باز رو در کان چو زر دهدهی ** تا رهد دستان تو از دهدهی
- Halis altın gibi dükkâna çık da ilenmeden, kınamadan kurtul.
-
صورتی را چون بدل ره میدهند ** از ندامت آخرش ده میدهند
- Bir suret, gönüle girdi mi insan, sonunda nedamete düşer, o suretten bezer.
-
توبه میآرند هم پروانهوار ** باز نسیان میکشدشان سوی کار 345
- Sonunda herkes, kapıldığı suretten tövbe eder, fakat yine unutuş gelir, onu o yana çeker.
-
همچو پروانه ز دور آن نار را ** نور دید و بست آن سو بار را
- Pervane gibi uzaktan o ateşi nur görür, yükünü o tarafa çeker.
-
چون بیامد سوخت پرش را گریخت ** باز چون طفلان فتاد و ملح ریخت
- Fakat geldi mi kanadı yanıp kaçar. Kaçar ama çocuklar gibi yine gelir, yaraya tuz eker.
-
بار دیگر بر گمان طمع سود ** خویش زد بر آتش آن شمع زود
- Yine zanna, tamaha düşer, derhal kendisini o ateşe atar.
-
بار دیگر سوخت هم واپس بجست ** باز کردش حرص دل ناسی و مست
- Yine yanar, sıçrar. Fakat yine gönlündeki hırs, kendisine yandığını unutturur, sarhoş eder.