-
بانگ گفت بد چو دروا میشود ** از سقر تا خود چه در وا میشود 3485
- Kötü söz kapısı açıldı mı bak bakalım cehennemin hangi kapısı açıldı?
-
بانگ در بشنو چو دوری از درش ** ای خنک او را که وا شد منظرش
- Kapısından uzak olsan da sesini duy. Ne mutlu gözü de açık olan kişiye!
-
چون تو میبینی که نیکی میکنی ** بر حیات و راحتی بر میزنی
- İyilik ettiğin müddetçe görürsün ki iyi yaşamaktasın gönlün rahat.
-
چونک تقصیر و فسادی میرود ** آن حیات و ذوق پنهان میشود
- Fakat bir kötülükte bulundun, bir fenalık ettin mi o yaşayış o zevk gizleniverir.
-
دید خود مگذار از دید خسان ** که به مردارت کشند این کرکسان
- Bu aşağılık kişilerin görüşüne uyup kendi görüşünü terk etme. Bu gerkesler seni leşe doğru çekerler çünkü.
-
چشم چون نرگس فروبندی که چی ** هین عصاام کش که کورم ای اچی 3490
- Nergis gibi gözlerini kapatıyor aman değneğimi tut beni yet ey ulu kişi diyorsun.
-
وان عصاکش که گزیدی در سفر ** خود ببینی باشد از تو کورتر
- Halbuki seni götürmek için seçtiğin o sopacıya dikkat edersen görürsün ki o senden de kördür.
-
دست کورانه به حبل الله زن ** جز بر امر و نهی یزدانی متن
- Kör gibi elini at, Tanrı ipine yapış. Tanrının emrinden, nehyinden başka bir şeyin etrafında dönüp dolaşma.
-
چیست حبلالله رها کردن هوا ** کین هوا شد صرصری مر عاد را
- Tanrı ipi nedir? Heva ve hevesi terk etmek. Bu heva ve heves Ad kavmine bir kasırga kesilmiştir.
-
خلق در زندان نشسته از هواست ** مرغ را پرها ببسته از هواست
- Halk heva ve heves yüzünden zindanda oturmaktadır. Kuşun kanadı heva ve heves yüzünden bağlanmıştır.
-
ماهی اندر تابهی گرم از هواست ** رفته از مستوریان شرم از هواست 3495
- Balık heva ve heves yüzünden kızgın tavaya düşer. Namuslu adamlardan utanma arlanma heva ve heves yüzünden gider.
-
خشم شحنه شعلهی نار از هواست ** چارمیخ و هیبت دار از هواست
- Şahnenin gözü, heva ve hevesten bir ateş yalımıdır. Çarmıha gerilmek ve darağacının korkunçluğu heva ve heves yüzündendir.
-
شحنهی اجسام دیدی بر زمین ** شحنهی احکام جان را هم ببین
- Yer yüzünde beden şahnelerini gördün ya, can aleminin hükümlerini yürüten şahneleri de gör.
-
روح را در غیب خود اشکنجههاست ** لیک تا نجهی شکنجه در خفاست
- Ruha gayp aleminde işkenceler vardır. Fakat sen sıçrayıp kurtulmadıkça bu işkenceler gizlidir.
-
چون رهیدی بینی اشکنجه و دمار ** زانک ضد از ضد گردد آشکار
- Kurtuldun mu işkenceyi azabı görürsün çünkü zıt zıddıyla görünür.
-
آنک در چه زاد و در آب سیاه ** او چه داند لطف دشت و رنج چاه 3500
- Kuyuda ve kara su içinde doğan, ovanın letafetiyle kuyunun zahmetini ne anlasın?
-
چون رها کردی هوا از بیم حق ** در رسد سغراق از تسنیم حق
- Tanrı korkusuyla heva ve hevesten geçtin mi Tanrı tesniminden bir sağrak elde edersin.
-
لا تطرق فی هواک سل سبیل ** من جناب الله نحو السلسبیل
- Heva ve hevesine uyup dolaşma. Bırak o yolu. Tanrı kapısına, selsebil ırmağına doğru gel.
-
لا تکن طوع الهوی مثل الحشیش ** ان ظل العرش اولی من عریش
- Heva ve hevese uyup ot gibi yelin geldiği tarafa eğilme. Şüphe yok arş gölgesi, çerden çöpten yapılma kulübelerden yeğdir.
-
گفت سلطان اسپ را وا پس برید ** زودتر زین مظلمه بازم خرید
- Padişah, atı görürsün, sahibine verin. Tez beni bu günahtan kurtarın dedi.
-
با دل خود شه نفرمود این قدر ** شیر را مفریب زین راس البقر 3505
- Fakat kendi kendine şu kadarcık bile söyleyemedi: Aslanı bu öküz başıyla aldatma.
-
پای گاو اندر میان آری ز داو ** رو ندوزد حق بر اسپی شاخ گاو
- Hileyle ortaya öküz ayağını getirmedesin. Yürü, Tanrı ata öküz boynuzunu vermez.
-
بس مناسب صنعتست این شهره زاو ** کی نهد بر جسم اسپ او عضو گاو
- Bu şöhret sahibi mimar, sanatını uygun yapar. Hiç atın bedenine öküz azası koyar mı?
-
زاو ابدان را مناسب ساخته ** قصرهای منتقل پرداخته
- Mimar, bedenleri uygun yaratmıştır. Köşkleri, bir yerden bir yere götürülür bir tarz da kurmuştur.
-
در میان قصرها تخریجها ** از سوی این سوی آن صهریجها
- Köşklerin arasına balkonlar çıkarmış, bir taraftan öbür tarafa sarnıçlar açmıştır.