-
شرفهای بشنید در شب معتمد ** برگرفت آتشزنه که آتش زند
- Bir adam, geceleyin bir ayak pıtırtısı işitti. Mumu yakmak için çakmağı kavradı.
-
دزد آمد آن زمان پیشش نشست ** چون گرفت آن سوخته میکرد پست
- Hırsız gelip adamın önüne oturdu, kav ateş aldıkça söndürmeye başladı.
-
مینهاد آنجا سر انگشت را ** تا شود استارهی آتش فنا
- Kav ateş almasın diye boyuna kavı, yandıkça parmağı ile söndürüyordu.
-
خواجه میپنداشت کز خود میمرد ** این نمیدید او که دزدش میکشد 360
- Adam, kavı kendi kendine sönüyor sanmakta, hırsızın söndürdüğünü görmemekteydi.
-
خواجه گفت این سوخته نمناک بود ** میمرد استاره از تریش زود
- Tuhaf şey dedi, bu kav, ıslak olmalı ki ateşlenirken hemen sönmede.
-
بس که ظلمت بود و تاریکی ز پیش ** میندید آتشکشی را پیش خویش
- Pek karanlık olduğundan önünde oturan ve ateşi söndüren hırsızı göremiyordu.
-
این چنین آتشکشی اندر دلش ** دیدهی کافر نبیند از عمش
- Senin de gönlünde böyle bir ateş söndüren var da kâfir gözün, körlüğünden görmüyor.
-
چون نمیداند دل دانندهای ** هست با گردنده گردانندهای
- Bilen duyan gönül, nasıl olur da dönen şeyi bir döndüren var, bunu bilmez?
-
چون نمیگویی که روز و شب به خود ** بیخداوندی کی آید کی رود 365
- Nasıl olur da kendi kendine geceyle gündüz, sahipsiz olarak nasıl gelir, nasıl gider demezsin?
-
گرد معقولات میگردی ببین ** این چنین بیعقلی خود ای مهین
- A aşağılık kişi, aklın aldığı şeylerin etrafında döner dolaşırsın ha... Bir de gel de şu akılsızlığını gör!
-
خانه با بنا بود معقولتر ** یا که بیبنا بگو ای کمهنر
- Evi bir yapanın olması mı daha akla uygundur, yapıcısı olmayan kendi kendine yapılmış bir ev mi, a aklı kıt?
-
خط با کاتب بود معقولتر ** یا که بیکاتب بیندیش ای پسر
- Yazıyı bir yazanın olması mı daha akla uyar, yoksa olmaması mı ey oğul?
-
جیم گوش و عین چشم و میم فم ** چون بود بیکاتبی ای متهم
- Cim harfine benzeyen kulak, aynaya benzeyen göz, mime benzeyen ağız, nasıl olur da yazan olmadan yazılır, meydana gelir a kınanmaya değer adam?
-
شمع روشن بیز گیرانندهای ** یا بگیرانندهی دانندهای 370
- Aydın bir mum, yakmayan oldukça mı bulunur, yoksa bilen bir yakıcı olunca mı?
-
صنعت خوب از کف شل ضریر ** باشد اولی یا بگیرایی بصیر
- Güzel bir sanat kör ve çolak bir adamın elinden mi çıkar, yoksa her tarafı bütün bir gözlünün elinden mi?
-
پس چو دانستی که قهرت میکند ** بر سرت دبوس محنت میزند
- Madem ki seni kahredeceğini, başına mihnet topuzunu vuracağını bildin;
-
پس بکن دفعش چو نمرودی به جنگ ** سوی او کش در هوا تیری خدنگ
- Hadi Nemrut gibi savaş, havayı okla bakalım!
-
همچو اسپاه مغل بر آسمان ** تیر میانداز دفع نزع جان
- Hani Moğol askerleri gibi... Onlar da biri hastalandı mı ölmesin diye göğe ok atarlar ya, sen de atadur.
-
یا گریز از وی اگر توانی برو ** چون روی چون در کف اویی گرو 375
- Yahut da kaçabilirsen kaç, kurtul bakalım.İmkânı mı var? Onun eline bir kere rehin olmuşsun.
-
در عدم بودی نرستی از کفش ** از کف او چون رهی ای دستخوش
- Yokluktayken bile elinden kurtulamadın, şimdi nasıl kurtulabilirsin a güzelim!
-
آرزو جستن بود بگریختن ** پیش عدلش خون تقوی ریختن
- İstek yok mu? İşte o, sıçramak, kaçmaktır; onun adaletine karşı takvanın kanını dökmektir.
-
این جهان دامست و دانهآرزو ** در گریز از دامها روی آر زو
- Bu dünya tuzaktır, tanesi de istek. Tuzaklardan kaç onlardan yüz çevir.
-
چون چنین رفتی بدیدی صد گشاد ** چون شدی در ضد آن دیدی فساد
- Böyle hareket ettin mi yüzlerce ferahlık bulursun. Fakat istekten geçemedin mi fesatlıklara uğrarsın.
-
پس پیمبر گفت استفتوا القلوب ** گر چه مفتیتان برون گوید خطوب 380
- Bunun için Peygamber “Müftüler sana kuvvetli fetvalar bile verseler sen, kalbine danış” dedi.
-
آرزو بگذار تا رحم آیدش ** آزمودی که چنین میبایدش
- İsteği bırak da Allah acısın. Bunun böyle olması lâzım, bunu denedin, sınadın ya.