Bilgi, uçsuz bucaksız ve kıyısız bir denizdir. Bilgi dileyense, denizlerde dalgıçlık edene benzer.
گر هزاران سال باشد عمر او ** او نگردد سیر خود از جست و جو
Bilgi dileyenin ömrü, binlerce yıl olsa yine araştırmadan vazgeçmez, bir türlü doymaz.
کان رسول حق بگفت اندر بیان ** اینک منهومان هما لا یشبعان
Tanrı elçisi, hadisinde “ İşte iki tane haris ki hiç doymazlar” dedi.
در تفسیر این خبر کی مصطفی صلواتالله علیه فرمود منهومان لا یشبعان طالب الدنیا و طالب العلم کی این علم غیر علم دنیا باید تا دو قسم باشد اما علم دنیا هم دنیا باشد الی آخره و اگر همچنین شود کی طالب الدنیا و طالب الدنیا تکرار بود نه تقسیم مع تقریره
Tanrı rahmet etsin, Mustafa, “İki haris vardır ki hiç doymaz. Biri dünyayı dileyen, öbürü, bilgi isteğinde bulunan” dedi. Bu bilgi, dünya bilgisinden başka olmalı ki hadiste tekrarlama olmasın. Çünkü dünya bilgisi de dünyadır. Eğer buradaki bilgi, dünya bilgisi olursa hadiste “Biri dünyayı dileyen, öbürü dünya isteğinde bulunan” diye tekrar olur, ayırma olmazdı.
طالب الدنیا و توفیراتها ** طالب العلم و تدبیراتها
“ Dünyayı ve dünyanın şatafatını dileyenle bilgi elde etmek isteyen” dendi.
پس درین قسمت چو بگماری نظر ** غیر دنیا باشد این علم ای پدر 3885
Bu ayırmaya dikkat edilirse buradaki bilginin dünya bilgisinden başka olduğu anlaşılır babacığım.
غیر دنیا پس چه باشد آخرت ** کت کند زینجا و باشد رهبرت
Dünyadan başka ne olabilir? Ahret… Seni buradan ayıran, sana kılavuzluk eden!
بحث کردن آن سه شهزاده در تدبیر آن واقعه
Üç şehzadenin o iş hususunda konuşmaları
رو به هم کردند هر سه مفتتن ** هر سه را یک رنج و یک درد و حزن
Derde uğrayan o üç şehzade birbirlerine döndüler. Her üçünün de zahmeti birdi, derdi bir elemi bir.
هر سه در یک فکر و یک سودا ندیم ** هر سه از یک رنج و یک علت سقیم
Her üçü, aynı düşüncedeydi aynı sevdaya düşmüştü. Her üçü aynı derde uğramış aynı hastalığa tutulmuştu.
در خموشی هر سه را خطرت یکی ** در سخن هم هر سه را حجت یکی
Sükut içindeydiler. Fakat üçü de aynı tehlikeye düşmüştü. Sözde de her birinin delili birdi.
یک زمانی اشکریزان جملهشان ** بر سر خوان مصیبت خونفشان 3890
Bir müddet hepsi gözyaşı döktüler, musibet sofrasının başında kanlar saçtılar.
یک زمان از آتش دل هر سه کس ** بر زده با سوز چون مجمر نفس
Bir zaman, her üçü de gönül ateşiyle yandılar, buhurdan gibi sıcak soluklar aldılar.
مقالت برادر بزرگین
Büyük kardeşin ahvali
آن بزرگین گفت ای اخوان خیر ** ما نه نر بودیم اندر نصح غیر
Büyük kardeşleri dedi ki: Ey hayırlı kardeşler, biz başkasına er gibi öğütler vermez miydik?
از حشم هر که به ما کردی گله ** از بلا و فقر و خوف و زلزله
Adamlarımızdan biri, bize dertten, yoksulluktan, korkudan, yer deprenmesinden şikayet edince, X
ما همیگفتیم کم نال از حرج ** صبر کن کالصبر مفتاح الفرج
Sıkıntıdan az ağla sızla. Sabret, sabır ferahlığın anahtarı derdik ya!
این کلید صبر را اکنون چه شد ** ای عجب منسوخ شد قانون چه شد 3895
Şimdi bu sabır anahtarı ne oldu? O türe bozuldu mu şaşılacak şey!
ما نمیگفتیم که اندر کش مکش ** اندر آتش همچو زر خندید خوش
Savaş zamanında ateş içinde bile altın gibi bir hoşça gül diyen biz değil miydik?
مر سپه را وقت تنگاتنگ جنگ ** گفته ما که هین مگردانید رنگ
Savaşın o dar zamanında asker benziniz saramasın demez miydik?
آن زمان که بود اسپان را وطا ** جمله سرهای بریده زیر پا
Atların adam kellerinden başka basacak bir yer bulamadığı zamanlarda
ما سپاه خویش را هی هی کنان ** که به پیش آیید قاهر چون سنان
Ordumuzu hay haylar la mızrak gibi kahredici bir halde saldırın diye teşvik etmez miydik?
جمله عالم را نشان داده به صبر ** زانک صبر آمد چراغ و نور صدر 3900
Bütün aleme sabredin der; sabır gönlün ve göğsün ışığıdır diye öğüt verirdik ya.
نوبت ما شد چه خیرهسر شدیم ** چون زنان زشت در چادر شدیم
Şimdi nöbet bizde. Neden sersem oluyor, çirkin karılar gibi neden çarşafa bürünüyoruz?
ای دلی که جمله را کردی تو گرم ** گرم کن خود را و از خود دار شرم
Ey gönül! Herkesi hararetlendirdin ya; hadi bakalım, şimdi sen hararetlen, kendiliğinden utan!
ای زبان که جمله را ناصح بدی ** نوبت تو گشت از چه تن زدی
Ey dil! Herkese öğüt verirdin ya; işte şimdi sana nöbet geldi, neden sustun?
ای خرد کو پند شکرخای تو ** دور تست این دم چه شد هیهای تو
Ey akıl! Nerde o şekerler çiğneyen öğütün? Senin çağın şimdi. O hay ,hayın ne oldu?
ای ز دلها برده صد تشویش را ** نوبت تو شد بجنبان ریش را 3905
Ey gönülden yüzlerce teşvişi gideren! Şimdi senin nöbetin, hadi, oynat sakalını!